Arama

Popüler aramalar

‘’Kazanmayı haketmediler‘’

Trabzonspor’un son iki maçına kadar ligdeki mücadelelerinin ezici çoğunluğunda -ki buna kupada kaybedilen Gümüşhanespor karşılaşması da dahil- taraftarlık içgüdüsüne bağlı haklı tepkilerin, Kayserispor ve Adanaspor maçlarında ise “vicdani reddin” muhatabı olan hakemlerin, sonucunda şöyle ya da böyle belirleyici olmadığı bir karşılaşma izledik nihayet!

Gruplarda ilk maçı kazanmanın avantajıyla ve de kadro zenginliğiyle son lig maçındaki kadrosundan 6 farklı ismi değerlendiren Aykut Kocaman’a karşı, evinde Gümüşhanespor mağduru Ersun Yanal’ın bu hakkını ikiyle sınırlı tutmak zorunda kaldığı bir karşılaşma oldu. Tabi ki; devam ederken saha içine müdahelelerin başladığı dakikalara kadar...

Hal böyleyken tempolu gibi gözüken ilk yarı, “Eh hadi burada biraz çaba var!” kategorisine bile koymakta zorlanacağımız bir iki cılız girişim dışında, iki takım için de pozisyonsuz tamamlandı denilebilir. Düşünün artık -7’yle başlayan, maç biterken -10’u zorlayan soğukta sayıları az da olsa tribünde olma gafletinde bulunanların çektiği eziyeti!

Bu maçı kazanmaya yönelik ihtiyaç ve iştahları arasındaki farkı sahaya sürülen kadrolardan belli olan iki takımdan Trabzonspor, ikinci yarı doğal olarak işi daha sıkma gayretini gösterdi. Bu durum Mehmet Ekici takviyesiyle bile kendisine avantaj sağlama açısından uzun süre oyunu rakip yarı alanda daha çok tutmakla sınırlı kaldı. Kaleci Kaya’nın çeldiği, kaleyi ilk kez 72. dakikada bulan genç Abdulkadir’in şutu dışında pozisyon falan üretme hak getire.

Aykut Kocaman kendi eksik kadrosuna rakibin gol atabilme yeteneğindeki yetersizliği görünce Halil İbrahim ve Ömer Ali Şahinler kozlarını kullandı. Kısa sürede de dengeyi sağladı ve golü daha çok düşünmeye başladı. Ama bunu başaracak hamleleri, uzatmalar dahil 5 dakikalığına da olsa Rangelov’la birlikte de yapamadı. Tipik bir beraberlik maçı oldu sonuçta, zira kazanmayı hakedecek taraf yoktu.

15 Aralık 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’3 puanlar güzel de...!‘’

Kayserispor karşısında oksijen tüpüne bağlanan Trabzonspor’un amacı Adanaspor önünde komadan çıkmaktı. Rakibin durumu ise daha vahim! Haftaya 6 puanla sıralamanın son sırasında başlayan, teknik direktörünü kaybeden, moral ve güven eksikliği zirve yapan, ligin yeni takımı. Konuk ekip, Trabzonspor’un özellikle açık futbolu tercih ettiğinde defansta sorun yaşadığını bildiğinden olacak bu formata uygun bir stratejiyle oyuna başladı. Alanı kapatıp kazandıkları topları forvetteki çabuk adamlarıyla ayağa pas yaparak kullanmayı hedefledi. Özellikle Roni hareketli yapısıyla takımını öne taşıyan isim oldu.

Castillo etkisi

Bordo-Mavili ekip ise Adanaspor’un bu anlayışını kanat akınlarıyla etkisiz kılmayı planladı. Bero’nun yokluğunda genellikle de Güray ve Yusuf’un oynadığı sol kanat tercih edildi. Hızlı hücum çıkışlarında gereksiz yan ve geri paslar Trabzonspor’un hızını düşürdü. Orta sahada birlikte kullanılan Okay ve Aytaç, Bordo-Mavililer’in freni oldular. Buna rağmen ilk yarıda özellikle uzaktan şuta dönük fırsatlarda Mehmet, Onazi ve Yusuf pozisyonları gole çeviremediler. İçeriye yapılan servislerde ise N’Doye her zamanki yetersizliğiyle sonuç üretemedi... Foguinho’nun hatalı geri pasını yakalayan Yusuf’un bitirici vuruşu Trabzonspor’u öne geçirdiğinde “ev sahibi rahatladı” diye düşünürken konuk ekip aynı oyuncunun golüyle skorda eşitliği sağladı. Golde kaleci Onur ile defansın hatası ise affedilir cinsten değildi.

Yanal 2. devreye Castillo’yu sahaya sürerek başladı. Galatasaray maçında sakatlanan Kolombiyalı tempoyu artırmak için gayret gösterdi. Başarılı da oldu. Yusuf’un da hakkını teslim edelim. Bordo Mavililer’in kazanmasında attığı gollerle büyük etkisi oldu.

Hakem hataları...

İkinci yarının başında Mustafa Yumlu’nun ceza sahası içerisindeki maharetini penaltı olarak değerlendiren Özgür Yankaya, bir de kırmızı kartla Adanaspor’u 10 kişi bırakarak dengeyi Trabzonspor lehine bozmuş oldu. Aynı Yankaya, Durica’yı ikinci sarı karttan atmayarak Trabzonspor adına hoşgörülü davrandı.

Doğrusunu söylemek gerekirse bir hafta önce Kayseri’de, dün de Avni Aker’de yoğun hakem hatalarının olduğu maçlarla gelen galibiyetler ne genelde hakem mağduru olarak bilinen Bordo-Mavili taraftarların ne de sağduyulu futbolseverlerin içine siniyor... Bunu da söylemeden geçmeyelim...

10 Aralık 2016, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Akçay sever böyle işleri‘’

Zürih ilk yarıda haddini bilerek oynadı. Her ne kadar gruptan çıkması için mutlak kazanmaya ihtiyacı olsa da, pek risk almadı. Belli ki, Uli Forte planlarını ikinci yarıya yönelik yapmıştı. Riski o zaman alacaktı.

Mustafa Reşit Akçay da, tarihinde ilk kez UEFA Avrupa Ligi’nde mücadele eden takımını, gruptan lider çıkarma adına kovalayacağı galibiyet için ikinci yarıyı bekledi. Rakibin risk alacağı anları yani, severdi böyle şeyleri zira!

İlk yarı bu nedenle futbol kalitesi vasatın altında, pozisyonsuz, tabiri caizse tatsız tuzsuz geçti. Soğuk havada renklerine gönül verdikleri takımın tarih yazmasına tribünleri tamamen doldurarak değil de, doldurdukları kadarıyla coşkulu biçimde tanıklık etmek isteyen taraftarlarının kendilerini, “Olsun, turu geçelim de futbol o kadar önemli değil!” diyerek avutmalarını sağladılar.

İkinci yarı tam da iki teknik adamın düşündüğü gibi geçti. Ama birinin, yani Akçay’ın kazancıyla tamamlandı. Güç olarak Osmanlıspor’la kıyaslanamayacak düzeyde zayıf olan Zurih, daha baştan savunma güvenliğini hesaba katmadan yüklenince Osmanlıspor iki kez çabuk çıkıp Webo ile Forte’yi uyardı aslında.

Kolay mı yapmak!

Ama bu pozisyonlarda Webo, meşin yuvarlağı karşı karşıya kaldığı Vannis’e cılız vuruşlarla teslim edince, dikkate almadı rakip teknik adam. Üçüncüsünde Delarge, savunmanın arkasına sarktığında topu, iki kez fırsat tepmiş uygun durumdaki Webo’ya atmak yerine son savunmacıyı da boşa çıkarıp sert bir şutla kaleye gönderince Vannis’in de yapacağı bir şey kalmamıştı. Umutları tükenen Zurich takımının Erdal Kılıçaslan golünde ise şapka çıkarmak dışında çaresizdi!

Akçay’ın Trabzonspor’la başlayan Avrupa Kupaları sınavlarındaki karnesi başarılarla dolu. Kolay mı ilk kez bu lige katılan bir takımı gruplardan çıkarmak! Tebrikler Osmanlıspor’a... Tebrikler Mustafa Reşit Akçay’a... Bizler, sporseverler, taraftarları, kendi takımına, ülke futboluna yaptığı bu katkıyla daha çok seviyoruz kendisini. Bu yolla verdiği mesajla mutlu ediyor bizi. Ülke ekonomisini bıraksın, uzmanları düzeltsin!

09 Aralık 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlaç niyetine!‘’

Beraberliğin tarafları memnun etmeyeceği, kazanmanın alt sıralardan kurtulma adına çok şey ifade edeceği bu karşılaşmanın ilk yarısı, söz konusu iki takımın puan cetvelinin neden alt sıralarında yeraldığının önemli bir göstergesi oldu. N’Doye’un ara pasını, Bero’nun topu kontrol ve gol vuruşunu alın, bu yarıda futbol adına keyif veren, “İşte şöyle bir hareket de vardı” diyebileceğiniz bir örnek bulamazsınız. Sonra da, “Tribünler neden boşalıyor” diye yakınıyoruz!

Organize olamadı

Ligin “pahalı-zayıf” ekiplerinden Trabzonspor, yerel medyanın maç gününe özel yayınlarında dikkat çektiği üzere, “Bir sezona bedel!” diye tanımladığı bu karşılaşmada, kupada “ruh-motivasyon” sorunu yaşayarak kaybettiği iki alt ligdeki rakibinden daha az dirençli bir Kayserispor buldu. Pek organize olamasa da Yusuf orijinli ataklarda rakip kalede varlığınıı bir kaç kez hissettirdi. Genelde cılız bu çıkışların en etkilisi Yusuf’un uygun durumdaki arkadaşlarına pası değil, şut atmayı tercih ettiği pozisyonda direk engeline takılması oldu.

Hakan Kutlu...

İlk yarının skoru, ikinci 45 dakikayı artık Kayserispor için bir anlamda “Bir sezona bedel” konuma getirmiş olsa da Hakan Kutlu, takımına değiştirme yoluyla değil konuşma-yeni saha içi görevlendirme yöntemiyle müdahaleyi yeterli bularak aynı kadroyla devamı tercih etti. Bu kararında ısrarı, Weliton’un kafa vuruşu dışında etkili pozisyon üretmeyen atakların ardından, Trabzonspor’un ani çıkışlarındaki tehlikelere -Yusuf’un kaçırdığı net fırsat önemli bir örnek- rağmen devam etti.

Geç kaldı!

Savunmada bariz hata yapmamak koşuluyla rakibin eşitlik golünü yakalayabilecek hamleyi yapmak için gerekli gücü olmadığını düşünen ve mevcut durumu değerlendirmeyi planlayan Yanal da, sakatlıkla ilgili zorunlu değişiklik dışında sahaya ilk müdahaleyi 80. dakikada yaptı ve Ramil’e Süper Lig kariyerinde ilk şansı, yorulan golün kahramanı Bero’yu kulübeye çekerek verdi. Kutlu, uzatmalar hariç son 5 dakikada yaptığı Traore takviyesinde geç kaldı. Sonuç ilaç gibi gelen 3 puanla Trabzonspor’u, dolayısıyla da Yanal’ı rahatlattı. Bordo-Mavililer böylece tehlike hattından iyice uzaklaşırken, Kayserispor’u kaderiyle, Hakan Kutlu’yu da “istifa” sesleriyle başbaşa bıraktı.

06 Aralık 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sorun güçte değil, ruhta!‘’

Trabzonspor’un Chapecoense’nin armasını göğsünde taşıyarak maça çıkması, soğuk havada içimizi ısıtırken ve de bu anlamlı jesti düşünenlere yürek alkışı gönderirken, Ersun Yanal’ın, iki alt ligden rakibine karşı Onur hariç tamamını ligde sürekli kullandığı oyunculardan kurulu kadroyla çıkmasını önce yadırgamadık desek yalan olur. Ama ilk yarıda
gördük ki; kupada sıkça yaşanmış olası sürprizlere karşı bir önlemdi bu uygulama...

Trabzonspor’da işler zaten çok kötü gidiyordu ve böyle bir aşamada benzer sürprizi kimsenin kaldıracak gücü yoktu, ama maç sonunda da gördük ki, “Korkunun ecele faydası” yok! Olayı “Bonservis ücretleri, garanti paraları, maaşları, deplasman masrafları vs dahil toplam maliyetleri; kazanılan bir maç sonrası aldıkları primden daha az rakibe karşı alınan bu önlem tabi ki gerekliydi!” diye karikatürze etmek de mümkün ama... 2. yarıya Durica takviyesini de yaparak çıkan, sonrasında N’doye kozunu kullanan Yanal, bunca temkininde haklı çıktı! Son maçın ardından yaptığı açıklamayla kimin oluşturduğu konusu kafaları karıştıran bu kadronun gücü belki daha fazla ama ruhu yoktu işte!

Esteban’ın yediği gol ve rakip ceza alanında ayakta kalamayıp her düştüklerinde hakeme “penaltı tacizleriylle” komik durumlara düşen bir Süper Lig ekibinin iki alt ligden rakibine karşı “aciz durumunu”, Esteban hariç tam kadro olması, 3 oyuncu değiştirme hakkını kullanan Gümüşhanespor’da kaleci Oğuz’un son 20 dakikayı sakat tamamlaması da gideremedi. Son olarak Salih Zafer, Bordo Mavili taraftarların “rezalet” tezahüratlarına neden olan galibiyet golünü atarken Bordo Mavili meslektaşlarına verdikleri “ruh” dersini taçlandırdı.

02 Aralık 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ya 11'e 11 oynansaydı!‘’

Uzatmalarla birlikte tam 1 saat 7 dakika rakibinden bir kişi fazla oynadı Trabzonspor. Puana şiddetle ihtiyacı olduğu, kazanamadığı, hele kaybettiği takdirde puan cetvelinde taraftarının asla görmek istemeyeceği, bir şekilde gördüğünde de hazmetmekte zorlanacağı bir pozisyona düşeceğinden iyi bir fırsattı Uğur’a gösterilen kırmızı kart. Değerlendirebilse; yönetiminin yüzü gülecek, teknik kadrosu rahat bir nefes alacak, taraftarının da puan cetveline bakmaktan çekinmeyeceği bir tablo ortaya çıkacak. Ama ne oldu? Trabzonspor bir puanı yine Onur sayesinde alabildi. İşte maçın kısa özeti!

Aksiyon izleyemedik

28 dakika oyunda yoktu Bordo-Mavililer. Yani Uğur’un atıldığı, Gençlerbirliği’nin eksik kaldığı bu dakikaya kadar... Oyunu kendi yarı alanında kabul edip, rakibin performansına göre pozisyon almayı bekler bir durumda gözüktü. Uğur atılınca da oyunu rakip yarı alana yıktı. Zira bir kişi eksik kalmak ev sahibi ekibin düzenini tümüyle bozup adeta teslim olmasını sağladı. Ancak pozisyon üretmede zorlandı buna rağmen Bordo-Mavililer. Güray’ın cılız kafa vuruşu, Bero’nun Hopf tarafından kornere çelinen şutu dışında bu durumun devam ettiği ilk yarının son düdüğüne kadar izleyenleri heyecanlandıran bir aksiyon izleyemedik.

Gençler daha üstündü

İkinci yarı, “Ya bu maç 11-10 değil de, 11-11 oynansaydı?” sorusunun sıkça sorulmasına neden olan gelişmelere sahne oldu. Her ne kadar Trabzonspor oyunun hakimi, golü daha çok kovalayan taraf gibi gözükse de net pozisyon açısından hakkını verelim eksik Gençlerbirliği daha üstündü. Konuk ekibin Muhammet’le çift forvete dönmesinin ardından Kırmızı Siyahlılar, ceza alanında erittikleri her atak sonrası çabuk çıkışlarda, rakibin eksilttiği orta alanı kolaylıkla geçip tehlike yarattı. Rantie ve son saniyelerde Ahmet Çalık’ın vuruşlarını olağanüstü birer refleksle önleyen Onur kadar, Durica’nın ters vuruşunda imdadına yetişen üst direk, oyuncu sayılarıyla ilgili soruya, Trabzonspor cephesine, “iyi ki 11’e 11 oynanmamış!” yanıtını verdirdi.


28 Kasım 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Buruk Veda!‘’

Hani denir ya “Tıklım tıklım” diye; sayısal olarak o kadar olmasa da coşku bakımından desibeli duyu organları nedeniyle insan sağlığı için tehlikeli boyuta ulaşan bir taraftar topluluğu önünde oynandı; Başkan ve yönetimin ifadesine göre Avni Aker’deki son lig maçı. Trabzonspor’un fırtına gibi estiği günlerde rakip futbolculara, “Ayaklarımız titrerdi” dedirttiği cinsten bir uğultu eşliğinde yani. Bu durumun sahaya yansımasına gelince; baştan tribünlerin iştahı kadar olmadı açıkçası. Kornerle sonuçlanan ilk karambolün aynı dakika içinde yinelenmesine önlem alınamamasıyla gelen Antalyaspor golünün tribünlerdeki coşkuya engeli sadece bir kaç dakika sürdü. Onlar kendi temposunu buldu, futbolcular da “Kötü veda” kaygısını erken yaşamaya başlayıp yenik durumdan kurtulma gayretini daha bir artırdı. Böylece Trabzonspor oyunu rakip yarı alana yıktı. Mehmet Ekici ve N’doye’nin kaçırdıkları arzularına tavan yaptırdı. Yüklenmenin dozu arttı.

Kurtarış ve coşku

Ferhat’ın elinden kaçırdı gibi gözüktüğü ama hakemin topu filelere gönderen Yusuf’un kaleciye faul yaptığına hükmettiği pozisyona tepki kadar, Okay ve N’doye’nin gollük vuruşlarının yine Ferhat tarafından inanılmaz birer refleksle önlenmesinin yaratttığı heyecan, taraftarlara olmasa da, genel olarak futbolseverlere, Avni Aker Ruhu’ndan en azından ilk yarı itibarıyla sinyal verdi. İkinci yarı başında Alper Ulusoy’un “Dışarıda” gördüğü hareketi yardımcısının “İçeriye taşıma” yanılgısına uyarak verdiği penaltı kararına büyük tepkinin, Onur’un kurtarışı sonrası anında coşkuya dönüşmesiyle oyun bir anda ilk yarıdaki temposuna büründü.

Beceriksizlik...

Bordo-Mavililer’in yoğun baskısı karşısında fazla direnç gösteremeyen Antalyaspor’un imdadına kalan bölümde genelde Trabzonsporlu futbolcuların beceriksizliği, kısmen de gününde olan Ferhat’ın kurtarışları yetişti. Ersun Yanal’ın uzatmalar hariç yarım saat kala Muhammet Demir, 10 dakika kala da Suk takviyeleri bu durumu değiştirmeye yetmeyince maç, Avni Aker’e ligde buruk bir vedayla son buldu.

22 Kasım 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’15 dakikada Beşiktaş!‘’

Abaoubakar, mutlak gollük vuruşunu klas bir refleksle engelleyen Onur’u kutlarken, “Tebrikler ama daha çok işin var Onur!” der gibiydi. Nitekim korner dönüşü Rhodolho’nun kafa vuruşunda hareket dahi edemedi Bordo-Mavililer’in kaptanı. Ardından ağır bir penaltı kararıyla gelen Cenk Tosun golü iki takımı da rahatlattı! Beşiktaş iki farkla kolay galibiyet, Trabzonspor da, “Bari futbol oynayalım, olursa olur!” moduna girdi.

Puan cetvelindeki konumlarının kadrolar arasındaki farkı net biçimde yansıttığı iki takımın mücadelesi yaklaşık 25 dakika böylece birbirlerini pek zorlamadan geçti. Karşılaşmanın bu şekildeki seyrini iki farklı skorun rehavetindeki Aboubakar bozdu. Yoksa bomboş durumdaki Quaresma’ya pas yerine topu auta atar mıydı bilemeyiz! Hemen ardından oyuna sokulan topu orta alanda Oğuzhan gereksiz yere ayağında tutup kaptırır, Yusuf’a jeneriklik gol olanağı sunar mıydı, tartışılır!

Ama iyi ki öyle yaptılar, Trabzonspor’u, “olursa olur!” anlayışından , “Neden olmasın!” noktasına getirip tekrar oyuna soktular da, tribünlerde ya da televizyon karşısında yerlerini alarak keyifli bir futbol akşamı umudunu taşıyanların beklentisini karşıladılar.

Ecel terleri döktüler

41. dakikadan sonraki mücadele, “41 kere maşallahlık” oldu gerçekten. Maçta yükselen tempo adrenaline tavan yaptırdı. N’Doye “iyi bir santrafor olsa” diyerek haksızlık etmeyelim de, “Türkiye’ye gelmeden önceki günlerinde olsa” diyelim, eşitlik golü gelebilirdi. Aklı Aboubakar’ın vermediği pasta kalan Quaresma’nın tadı kaçmasa, Beşiktaş yine iki farkı yakalayabilirdi.

İster “kasti”, ister “kazayla oldu” deyin, Quaresma’nın sarı kartla ucuz kurtulduğu tekmesiyle sakatlanan Yusuf’un oyunu terk etmesinden sonra konuk ekibin temposu kısa süreli düştü. Bordo-Mavililer ilkinde Onur’un becerisi, diğerinde de Aboubakar’ın beceriksizliğiyle iki tehlike yaşadığı bu bölümü atlatıp yeniden dengeyi kurdu. İki takımın da gol bulabileceği, oyun disiplininin kısmen de olsa kaybolduğu son çeyrekte kenar müdahaleleri başladı. Bu da çözüm olmadı ve Beşiktaş başlangıcında “kolay kazanacağı” izlenimini verdiği maçta adeta ecel terleri döktü. Konuk Trabzonspor ise ilk 15 dakikanın bedelini ağır ödedi.

06 Kasım 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI