Arama

Popüler aramalar

Fark budur!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Tam da Porto’nın 3.5 milyon Dolar bonservis bedeliyle Trabzonspor’dan aldığı Stepanov’un değerini 13 milyon Euro olarak açıklamasının yarattığı şok tartışılırken, Huelva’ya transferi bir skandalla gerçekleşen Ersen Martin’in son açıklamaları camianın gündemini değiştirdi.
Ersen Martin, transfer sürecinde “haklı ve masum” konumundaydı bize göre de. Hangi Türk futbolcusu, La Liga yoluyla Avrupa vitrinine çıkmak istemezdi ki? Bu nedenle “mektupları” yadırgamadık pek. Ancak O transfer sonrası kanal kanal, gazete gazete dolaşıp, genellikle gidenler için, “en kolayı geriyi suçlamaktır” gibi “geleneksel kültürümüzün!” etkisiyle, “tehdit bombasını” patlattı ve “antipatik” oldu ne yazık ki.
“Eğer maçları kazanamazsak, hesabını verirsin!” tehdidini yapanların, üst üste alınan 3 yenilgiden sonra kendisinden nasıl hesap sorduklarını açıklamak zorundadır şimdi Ersen. Aksi takdirde bir camia ve son yıllarda herkesin gözünün üzerinde olduğu bir kent töhmet altında bırakmış olur.
Szymkowiak futbolu bıraktı. Marcelinho Almanya’ya döndü. Musampa kaçtı. Stepanov yedek kulübesinden Porto’ya gitti, Şampiyonlar Ligi’nde direkt oynadı, fiyatı üçe katladı. Ersen Martin’i de bu kategoride değerlendirecek ve diyecektik ki; hedefi büyük olan teknik adam, iyi futbolcusunu bırakmaz, gitmek isteyeni ikna eder. Sonra soracaktık: iyi futbolcular neden gitmek istedi? Para için mi sadece? Eğer öyleyse bazıları neden kaçtı? Bir teknik adam, iyi döneminde gitmesine izin verdiği dahası teşvik ettiği bir oyuncuyu, iki ayrı kulüpte yedek kaldıktan sonra ne diye geri alır? Bu durum küçük düşünen anlayışın eseri değil midir?
Teknik adamı kalması için ikna etmek bir yana gitmesi için teşvik ederse, gitmek isteyen bir futbolcuyu tutamazsınız. İstisnalar hariç yönetici de satar tabi bu durumda.
Gelin şimdi Trabzonspor’un iyi futbolcusunu alın bakalım!
“Eskiyle yeni durum arasında bir fark var mı?” diye soruluyor genellikle maillerde.
Bizim için en önemli fark budur!