Arama

Popüler aramalar

İçinize sindi mi?

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Türkiye Cumhuriyeti’nin Sn. Başbakanı, aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı’dır ve iki aydır devam eden seçim sürecinde partisinin oylarını artırmak için, her siyasi liderin yaptığı işi yapmıştır. Buraya kadar bir anormallik söz konusu değil.Tarafsız olması gereken sivil toplum örgütleri ve özellikle spor kulüpleri, her siyasi partiye eşit mesafede durmak gibi çok basit siyasi bir etik değeri korumak zorundadır.Bu da normal ancak, Eskişehirspor ve Antalyaspor ile kamuoyuna çok yansımayan birçok ildeki gibi iktidar olmanın avantajı kullanılarak devlet olanaklarının akıtıldığı kulüplerin varlığıyla anormallik başlıyor.Seçime iki gün kala Trabzonspor’da da benzer durum yaşandı. Trabzonspor- Siyaset ilişkileri, tarihinde hiç bu kadar aleni olmadı. Bu ülkenin Başbakanı, şampiyonluğu yandaşı olduğu takımın Trabzonspor’un elinden almasındaki rolünün, Trabzon’da kendisine uğrattığı seçim hezimetinin rövanşını, taktik değiştirerek, “iyilik meleği” rolüyle alma gayretine girişti. Trabzonspor’un anlı şanlı yönetimi de buna alet oldu. Pardon yönetimi değil, yönetimdeki arkadaşlarını hiçe sayıp karar veren başkan ve bir iki akıldaşı. Çünkü yönetimin büyük bölümü Romanya’daydı ve orada bizzat konuştuğumuz 5’i, gelişmelerden haberdar olmadıklarını söyledi. Başbakan, konuşmasında o kadar Trabzonspor ile ilişkili bir profil çizmiş ki; bir önceki yönetime katkıda bulunduğunu ama onların işi beceremediğini, bu yönetimin, “inşallah” Akyazı Projesini bitireceğini ve onlara yardım edeceğini, biz 40 derece sıcakta Galati’de Trabzonspor’u izlerken söylemiş. O Akyazı projesi ki, bu Başbakan’ın Trabzon’da siyaset üstü Bakanı tarafından “ütopik” bulunur. Başbakan’ın sadece sözünü ettiğimiz amaç uğruna destek verdiği o yönetim ki, bir spor adamı ve Trabzonspor gerçeklerine vakıf aynı Bakan tarafından, “Trabzonspor’u kötü yönetmekle” suçlanır, ayrıca.Başbakan, Trabzon mitinginde, organize proje pankartı açma eylemi sonrası, Trabzonspor’la ilgili o tarihi sözleri sarf edince, yönetim- hepsi değil tabi- yine Başbakan’ın, “dürüst ve namuslu” olmaya davet ederek, “dürüst ve namuslu olmadıklarını” ima ettiği yerel gazetelere, hem de seçime bir gün kala çarşaf - çarşaf teşekkür ilanları verdi.Şimdi sorarız: Bu ilanlar seçimden bir gün sonraya bırakılamaz mıydı? Miting bittikten sonra gazetelere sayfa planlarını değiştirtip, geç saatlerde baskıya girmelerine neden olacak kadar aceleciliklerinde ertesi günkü seçim yasakları mı etkili oldu? Bu ilanı seçim öncesi vermekle ne amaçlandı? İlanlar seçim sonrasına kalsa onların düşündüğü şekilde işe yaramayacak mıydı? Yönetim Kurulu imzası bulunan ilanlardan, kaç yöneticinin haberi vardı? Bırakın bizim Bükreş’te bizzat görüştüklerimizi, o gün Trabzon’da bulunup da bu ilanları kaç yönetici gazetelerde gördü? İlanlarda imzası olan ama haberi bulunmayan yöneticiler, bunun hesabını sorabilecekler mi?Ey Trabzonsporlu; mitingdeki bu sözlerin, bu ilanların takipçisi ol.Şimdi malum kişilerden elektronik postalar alacağız: “Yine siyaset yaptın” diyecekler. Onlara sorumuz şu olacak peşin peşin: Trabzonspor Yönetimi’nin yaptığı nedir? İçinize sindi mi?