Siyaset Belirler!

Haberin Devamı ›
UEFA cezalarının açıklanmasından sonra, bir televizyon kanalının kendisiyle, kararlara yönelik yaptığı söyleşide Şener’in, “Kupa bundan sonra ne olur?” sorusuna verdiği yanıttır bu sözler.
O Şener ki; 58. maddenin değişmesi için mağdur durumdaki kulüp olmasına rağmen siyasi baskılar nedeniyle Trabzonspor adına ilk imzayı atıp, üstelik bunu uzun süre kamuoyundan saklamak zorunda kalmıştı.
Şener haklı, zira süreçle ilgili Türkiye’deki kararları siyaset belirler. Siyaset denilince de kimi kastettiğimiz açık. Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda oynanan ve Galatasaray’ın şampiyonluğunu ilan ettiği maç sonrası kupanın o stadyumda verilip verilmeyeceğine bile kim karar verdiyse o!
Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, ayrı bir havada. Trabzonspor’da Genel Kurul kararının alınmasından sonra başkan adaylığıyla birlikte şike sürecine direkt dahil olan Hacıosmanoğlu farklı düşünüyor ki; kendileri, kamuoyunun ve mahkemelerin mahkum ettiği Aziz Yıldırım’ı ve Davos örneği, kürsüden en ağır hakaretleri yaptığı ama kapalı kapılar ardında el sıkıştığı iddia edilen siyasetin atadığı Yıldırım Demirören’i hedef aldı sadece. Yetmedi, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek bir siyasi partinin mitinginde kendisini Trabzonspor Başkanı kimliğiyle anons ettirip, mitinge katılanları selamlayarak camiasını böldü ve yüzlerini kızartıp siyasete bağlılığını bildirdi. Şimdi Hacıosmanoğlu’ndan, görevdeyken kendisi de siyasetin dediğini yapan Sadri Şener’in şimdiki çıkışını beklemek hayalcilik olur.
Kaybeden aslında Türk Futbolu oldu
Bir ülke düşünün ki; futbolun lokomotifi olan takımlardan ikisi UEFA tarafından Avrupa Kupaları’na men cezası alsın. İspanya’da Barcelona, Real Madrid, Almanya’da Bayern Münih, Dortmund, İngiltere’de M. United, Chelsea vs gibi hem de ülkenin en önemli birkaç kulübünden ikisinin futbol takımı olsun. İkisi de aynı sezonda, biri lig, diğeri de kupa şampiyonluğunu şaibeli kazansın.
3 Temmuz’da şike fırtınası koptuğunda “Tezgah” faktörünü de dikkate alarak, olaya temkinli yaklaşmaları, mahkeme kararlarını beklemeleri, tapeleri direkt dikkate almalarını anlayışla karşılamak mümkün. Ancak dönemin federasyon başkanının bugünleri görüp, kendilerini ikna çalışmalarını, önce kulüp, sonra da vatan hainliğiyle eşdeğer tutanlar, o gün verilecek cezaları kabullenselerdiÖ En azından mahkeme kararlarından sonra gerekeni yapsalardıÖ Hem ‘Hiçbir şey yok, temiziz” sözleriyle ikna ettikleri camialarını bugün bu kadar mahçup duruma düşürmezler hem de süt dökmüş kedi gibi kabuklarına çekilmek, kaderlerine razı olmak zorunda kalmazlardı. Böylece başta kendileri, sonra camiaları, ardından da Türk Futbolu’nun marka değeri kaybetmezdi.
Baksanıza, TFF Genel Kurulu ’nda olayların muhatapları için “Ahlaksızlık” dahil en ağır hakaretleri etmekten çekinmeyen “Vur Kır Parçala, Kupayı Al” modundaki İbrahim Hacıosmanoğlu’nu bile gelinen noktada “Çok üzüldüm” demek zorunda bıraktılar!