Nasıl olsa kazanırım!

Panionios bu ligin çaylağı ya.
İlk iki maçta toplam 55 sayı farkla mağlup oldular ya. Tüm istatistiklerde Euroleague’in en kötü takımı konumundalar ya.
Nasıl olsa yeneriz ya.
Zaten tarihte de hep yenmiştik ya.
Nasıl olsa yenilmiyor işte... Rakip kim olursa olsun, oynamadan yenilmiyor...
Mutlaka kazanması gerekiyordu oysa Efes Pilsen’in, ama bir çuval incir berbat oldu. Grubun en zayıf halkalarından birine, hem de kendi sahanda kaybetmek, avantajın babasını kaybetmek oldu...
Yunan takımı haddini bilerek, düzen içinde, disiplinden bir an olsun kopmadan oynadı 17 sayı öndeyken de, maç kafa kafayayken de.
İlk iki maç kazanıldığı için Kasun’un yokluğu pek fazla konuşulmadı belki ama dün fazlasıyla hissedildi. Top pota altına inmeyince hücum bir yerde tıkanıyor, zenginlik kazanmıyor.
Üçlükler de girmeyince, tırmalayıp durdu Efes Pilsen. 17 sayıdan nasıl geri dönerim diye uğraştı ama olmadı.
5/23 üçlük yüzdesi, zaten pivotlarını hiç kullanamayan bir takımı bitiren istatistik oldu.
Kerem Gönlüm 13 sayısı, onun aslanlar gibi savaşmasından, ekmeğini taştan çıkarmasından oldu. Yoksa doğru dürüst bir tane pivot sayısı yok Efes’in.
Yeni transfer Jones’un da zaten hücum özelliği yok. Dün acemiliğinden kaynaklanarak yaptığı kritik centilmenlik dışı faul, onun için kötü bir “merhaba” oldu Avrupa macerasına.
3. periyot tam bir kabustu. 9 dakika hiç basket bulamadı Lacivert-Beyazlılar. Sadece 3 sayı serbest atışlardan geldi. Tam 5 de top kaybettiler. Hal böyle olunca bir türlü ritm bulamadı Efes.
Dördüncü çeyrekte 4 kısaya döndük. Şutlar yine girmedi ama bu kez ribauntlarda işler tersine dönmüştü. İlk 2 maçta Efes’in başını ağrıtan hücum ribauntlarını bu kez aldılar (15). Başta Kerem Gönlüm’ün olağanüstü gayretiyle de, fark 2’ye kadar indi ama iş işten geçmişti.
Partizan maçında 2/9 şut atan Smith, dün de 0/6’yla başladı, 3/12’yle bitirdi.
Ligi Ayhan Şahenk’te, Euroleague’i Abdi İpekçi’de oynamak potaları Efesli oyunculara yabancılaştırıyor mu acaba?