Arama

Popüler aramalar

Hobi değil lobi!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Devletin garantisiyle yola çıktığımız ‘2012 Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği adaylığı’, Malta’dan gelen kararla, saf saf bekleyenler için büyük bir şok yarattı. Bundan bir önceki seçimde, Yunanistan ile ortaklaşa girdiğimiz yarışta finale kalmış, ancak İsviçre-Avusturya ortaklığına kılpayı kaybetmiştik. Bütün bunların ışığında, tek parti iktidarının sınırsız desteği, seçim deneyimini kullanacağımızı düşündürüyordu, yanıldık. Neymiş efendim, “Siyasi tercihmiş...”. Neymiş, “Politikalarmış...”. Neymiş, “Teknik şartnamede birinci olan ülke bizmişiz...”!Bunların hepsi gerçek olabilir. Ama, federasyonun, neyi, nasıl yaptığına bakmak lazım. Çünkü bu, bizim son adaylığımız değil. Ders çıkartmak gerekir. Bir sonraki seçimde bu federasyon işbaşında olur mu, bilemeyiz. Ama teknik şartnamelerin dışında yapılması gereken şeylerin de olduğunu öğrenmeliyiz.2008’i hatırlayınHafızamızı zorlayalım... Geçen seçimlerde Türkiye’yi adaylık yarışında kimler temsil etti? Haluk Ulusoy, Ata Aksu, Levent Kızıl, Şekip Mosturoğlu ve Metin Kazancıoğlu. Federasyon, geçmiş yönetimin icraatlarını beğenmeyebilir, kendilerini beğenmeyebilir, ama onların geçen 7 senelik süreçte kurdukları ilişkiyi nasıl yok sayabilir? Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun, keyfi harcamalarına ilişkin hazırladığı rapor sonrası cevap hakkını kullanan Haluk Ulusoy, “Şenes Erzik’in seçilmesi için, bir Türk’ün UEFA’nın önemli bir yerine gelmesi için, 32 ülke federasyon başkanını eşleriyle birlikte ağırladık. Yedik, içtik, yatırdık, hediyeler aldık. Ama bunlar raporda niye yok?” diye sormamış mıydı? İşte o masraflar yalnızca Erzik’in İcra Kurulu’na seçilebilmesi için değil, aynı zamanda 2008’i de almak içindi. UEFA İcra Kurulu, bir başka bahaneyle Türkiye’de ağırlanmadı mı!Federasyonun, bütün bunları yok saymaya, kurulmuş ilişkilerden faydalanmamaya hakkı olabilir mi? Hadi bir yere kadar Ulusoy’la, Aksu’yla görüşmemelerini anlayabiliriz. Ya Levent Kızıl? Bu yönetimin seçilmesi için o kadar emek veren arkadaşınıza niye sormazsınız? Öğreniyoruz ki, bu federasyonun şimdiki Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu’na da, Metin Kazancıoğlu’na da sormamışlar. Asbaşkanınıza güvenmezseniz, yararlanmazsanız, profesyoneliniz Metin Kazancıoğlu’na güvenmezseniz, yararlanmazsanız, “Bu politik bir karardır” deme hakkınız olur mu? Topu UEFA’ya atmaya hakkınız olur mu? “Teknik olarak birinci seçildik, ama karar politiktir” demeye hakkınız var mı? Yani sahada kazandığımızı, masada kaybettik. “Güçsüzüz” diyorlar açık açık. Özrü kabahatinden büyük. Burada bir fıkra anlatalım... ‘Padişah, vezirine demiş ki, “Bana öyle bir şey yap ki, özrü kabahatinden büyük olsun, sana hiç ceza vermeyeceğim”. “Aman efendim, yaman efendim” demiş vezir, ama şakayı yapmaktan da geri durmamış. Bir fırsatını yakalamış, padişahı elle taciz etmiş. Padişah delirmiş, “Bre zındık, ne yaparsın!” diye çıkışmış. Vezir de, “Özür dilerim padişahım, sultan hanım sanmıştım” cevabını vermiş’. Ne farkı var? Sahada kazandığını masada kaybediyorsan, ‘bu işi beceremediniz’ demektir.Başkan niye burada kaldı?Federasyonun seçim stratejisine ilişkin de eleştirilebilecek pek çok şey bulabiliriz. Ama gerek yok. Malta’daki toplantı sonrası alınan karar, önümüzdeki yıl yapılacak ‘UEFA Başkanlık Seçimi’ni de aklımıza getirdi. UEFA Asbaşkanı Sayın Erzik’in ilişkileri, bize ekstra 1 oy getiremiyorsa, Türkiye’nin ve Erzik’in lobisi buna bile yetmiyorsa, Erzik’in beyefendi kişiliği, ya da deneyimi seçilmesine yetmeyecektir. Çünkü bütün bunlar lobi meselesidir. Bizim lobimiz yok! Öte yandan Sayın Bıçakcı’nın da UEFA Tahkim Kurulu Asbaşkanı olması, öyle anlaşılıyor ki, UEFA delegelerinin pek de umrunda değil.Hatırlıyorum da, geçen seçimde yönetim kurulu üyelerimiz, dönemin sayın bakanı tam kadro oradaydı. Malta’da karar verilecek, bizim başkanımız burada basın toplantısı organize ediyor. Orada olması lazımdı. Çünkü UEFA yalnızca projelere değil, hatta önce projelere değil, ilişkilere oy veriyor.