Arama

Popüler aramalar

Cennet işte onların ayaklarının altında

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Ve sevgi gerçekte nedir? İçimizde varolan yüce bir duygu mu, basit bir alışveriş mi? Ya da almadan vermek mi? Eğer sevgi basit bir alışveriş ise, o zaman insanlar neden karşılıksız sevmeye devam ediyor? Ve niçin bu uğurda hayatlarından bile vazgeçebiliyorlar? Sevdiğimiz, karşımızdaki midir, yoksa beklentilerimiz midir? Veya karşımızdakinde gördüğümüz kendimiz midir? Belki bütün bunların ve hakkında binlerce sayfa yazılacak çeşitlemelerin tümüdür sevgi... Ama gerçek olan bir şey var ki; sevginin en saf, en yalın, en ölümsüz halidir; anne sevgisi... Doğada hiç bir şey o sevginin yerini alamaz. İşte bugün size böylesi iki anneden söz etmek istiyorum. Fakat onları başka annelerden ayıran bir özellikleri var: Hem çocuklarına annelik yapıyorlar, hem de eşlerine... Birinin adı Şükran Balkanlı, diğerinin ise Adalet Gökçek... İkisi de futbolcu eşi; Şükran Hanım Sedat Balkanlı’nın, Adalet Hanım da İsmail Gökçek’in...Şükran ve Adalet Hanım’ın sevgisiBir rüya gibi başlamış onlar için de her şey. Yeşil sahalarda filizlenen aşkları evliliğe dönüştüğünde, tarifsiz bir mutluluğun kapılarını aralamışlar. Arka arkaya gelen çocukları, yeni yuvalarına birer cemre gibi düşmüş; haneye ılık, tatlı, rengarenk bir bahar getirmiş. Lakin, toz pembe günler fazla sürmemiş. Biricik eşleri Sedat Bey ile İsmail Bey’in bir gün aniden rahatsızlanmasıyla yattıkları rüya kabusa dönmüş. Eşlerinin, tıbbın henüz çare bulamadığı ALS (Amiyotik Lateral Skleroz) isimli bir beyin hastalığına yakalanmasıyla hayatları alt üst olmuş. Beyindeki vücut kaslarını kontrol eden mekanizmanın iflas etmesi olarak bilinen bu umarsız hastalık, Sedat Balkanlı’yı ve İsmail Gökçek’i gün be gün eritmiş, bitirmiş ve yatağa mahküm etmiş. Bedenlerindeki tüm kasları devre dışı kalan iki talihsiz adamdan Sedat Balkanlı sadece göz kapaklarını, İsmail Gökçek de tek parmağını çalıştırabiliyor. Her ikisi de, saksının içindeki bir bitki gibi yaşamalarına rağmen, hastalığa direnç gösteriyor, bir gün tıbbın çare bulabileceği umudunu her daim muhafaza ediyorlar. Onları hayata bağlayan da bu yaşattıkları umutları oluyor. Ancak... Kolay mı buna tek başına karşı koyabilmek? Tek başına direnebilmek, tek başına hayata asılmak, içindeki umudu canlı tutmak... Elbette hayır.Kocalarının hem eşi, hem de anneleri...Sedat Balkanlı ile İsmail Gökçek yine de bu konuda şanslı sayılırlar. Zira Şükran Hanım ile Adalet Hanım gibi eşleri var yanıbaşlarında... Onların hem eşi, hem annesi; hem gözü, hem kulağı; hem eli, hem dili; kısacası herşeyleri... Biricik eşlerine bir anne gibi sevgi ve şefkat gösteriyorlar. Küçük bir çocuğun bakımından daha zor olan bakımlarını üstleniyorlar. Bir kartona dizdikleri harfler sayesinde dünyayla iletişim kurmalarını sağlıyorlar. Onlara destek veriyorlar, umut aşılıyorlar. Üstelik bu iki fedakar kadın, Sedat ile İsmail gibi bu hastalığın pençesine düşmüş olan başka hastalara ve ailelerine yol göstermek, dayanışmak, birlikte mücadele etmek için kurdukları ALS Derneği’ni de çekip çeviriyorlar. İnsan Şükran Hanım ile Adalet Hanım’ı tanıyınca anlıyor ki, cenneti annelerin ayaklarının altına seren, yüreklerinde taşıdıkları o muhteşem, o devasa sevgidir. Kendilerini, Can Yücel’in insanın ruhuna işleyen “Her Şey Sende Gizli” şiirinin bir kaç dizesiyle selamlıyorum: Sevdiklerin kadar iyisin/Nefret ettiklerin kadar kötü/Ne renk olursa olsun kaşın gözün/Karşındakinin gördüğüdür rengin/Yaşadıklarını kar sayma/Yaşadığın kadar yakınsın sonuna/Ne kadar yaşarsan yaşa/Sevdiğin kadardır ömrün/Gülebildiğin kadar mutlusun/Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin/Sakın bitti sanma her şeyi/Sevdiğin kadar sevileceksin/Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer/Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.