Arama

Popüler aramalar

Christoph Daum'un Atatürk sevgisi

Abone OlGoogle News

Türkiye’nin, okyanusta yolunu kaybetmiş sahipsiz bir tekne gibi fırtınalarla, dev dalgalarla boğuştuğu netameli yıllardan bir yıldı. İstanbul’un köklü bir imam hatip lisesinde üçüncü yılına başlayan bir yeni yetmeydim. Hocası olmadığı için İngilizce dersine yöredeki bir caminin imamı sözleşmeli olarak atanmıştı. Kendisiyle ilk dersimizdi. Bir hışımla içeri girdi ve selam verdi. Ardından eliyle kara tahtanın üzerindeki Atatürk resmini göstererek, “Bu kefereyi buradan kaldırın, gözüm görmesin” diye kükredi. Öğrencilerden biri sırasından fırladı ve bir sandalyeye çıkarak çerçeveyi yerinden söktü. Sırıtarak sordu: “Bunu nereye koyayım hocam.” Hoca eliyle çöp kutusunu işaret ederek, “Layık olduğu yere” dedi. Öğrenci de Atatürk resmini ters çevirerek çöp kutusunun üzerine bıraktı. Ders bitene kadar resim orada kaldı.

Haberin Devamı

Okulda Atatürk’e yönelik olumsuz söz ve davranışlara -sistemli olmasa da- daha önce de tanık olmuştum. Ama hiç biri çöp kutusuna bırakılan Atatürk resmi kadar bende travma yaratmamıştı. O yaşa kadar Atatürk sevgisiyle büyümüş olduğum için beni çok çok üzen bu olay sonrası imam hatip lisesini bırakmaya karar vermiş ve ilk fırsatta da bırakmıştım.

Haberin Devamı

Gün geldi, devran döndü. O zamanlar azınlıkta olan Atatürk düşmanları bugün bir hayli çoğaldı. Kimileri ülkenin kilit noktalarını tuttu. Son yıllarda Atatürk’e sistemli saldırıların olması boşuna değildir. Dünyada hiç bir ülke yoktur ki, ulusal kahramanına, kurucusuna kendi insanı tarafından böylesine öfke ve nefret duyulsun. Tarihin en onurlu kurtuluş destanını yazan ve tüm dünyada 20. Yüzyıl’ın en önemli lideri seçilen Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliğine kapılanlar, gün geçmesin ki onun adını, onun ilkelerini, onun cumhuriyetini ayaklar altına almaya kalkmasın. Artık bu konuda o kadar ileri gidiliyor ki, elalem kurucusunun ismini başkentine (Washington) verirken, Atatürk’ün adının verildiği statlar, caddeler tartışmaya açılıyor, binlerce insanın canı pahasına kurduğu ülkenin bir bölümünün elden çıkarılması gündeme geliyor. Rize’de yıkılan Atatürk Stadı’nın yerine yapılan yenisine onun ismi esirgenebiliyor. Ve bu puslu ortamda bir yabancı, bir Alman çıkıyor, Atatürk’e ve onun cumhuriyetine sahip çıkarak bizi kendimize getirmeye çalışıyor. O nedenle Cristoph Daum’un Atatürk sevgisi ve bunu her ortamda dile getirmesi çok çok anlamlıdır. Avucumuzun içinden bir kum gibi kayıp yere dökülen değerlerimize bir Alman’ın sıkı sıkıya sarılması, yüzümüze çarpan bir tokat gibidir. Bizi kendimize getirmesi gereken okkalı bir tokat...

********************

Kazım ve Emre’ye bu hoşgörü niye?
Galatasaray’ın Fatih Terim zamanında gerek ligi, gerekse Avrupa’yı sallamasının, Sarı-Kırmızılı takımın dünyanın dört bir yanında taraftar sayısında patlama yarattığı hepimizin malumu. Galatasaray sevgisi, elde edilen Avrupa başarılarıyla gururu okşanan Türk insanının içine kadar işlemişti. Gelgelelim, bu sevgiyi istismar eden bazı Galatasaraylı futbolcular vardı. Saha içi ve saha dışındaki olumsuz söz ve davranışlarıyla, çirkeflikleriyle, kibirleriyle akli selim bir Galatasaraylı’yı bile takımdan soğutuyorlardı. Bu tarz futbolcular Sarı-Kırmızılı takımda son yıllarda bir hayli azalırken, Fenerbahçe’de uç vermeye başladı. İşte Kazım ve Emre’yi görüyorsunuz. Gün geçmesin ki, bir vukuatları olmasın. Onların çıkardığı olayların, Fenerbahçe markasına koyu bir gölge gibi düştüğü bir gerçek. Bu gerçeği bilen yöneticiler, bu iki futbolcuya neden müsamaha gösterir, onu anlamak mümkün değil.

Haberin Devamı

********************

Volkan iyiydi büyük oldu
Futbolda bir realite vardır: Büyük takımların kalesinde büyük kaleciler olmalı. Futbol tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Volkan Demirel, düne kadar iyi bir kaleci olarak nitelendiriliyordu. Ancak bu sezonki performansı, onu büyükler kategorisine soktu. Fener’in büyüklüğüne yakışacak kadar...

********************

Gökhan Gönül’ün Fener için önemi
Türkiye’de son yıllarda yıldızı parlayan iki isim var: Biri Arda Turan, diğeri de Gökhan Gönül. Aslına bakarsanız, bu iki futbolcu dünyanın en büyük takımlarında forma giyebilecek yeteneğe ve kaliteye sahip yegane oyuncularımız. Gökhan Gönül’ün Fenerbahçe için ne kadar önemli bir futbolcu olduğu Manisaspor karşısında ortaya çıktı. Büyük takımların kötü oyunlarını bir tek futbolcunun yokluğuna bağlamak elbette doğru değildir. Ama söz konusu futbolcu bugün Tuncay Şanlı’nın misyonunu üstlenmiş Gökhan Gönül olursa pekala böyle bir yargıya varabiliriz. Çünkü Gökhan Gönül sahada sadece işini yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Fenerbahçe ruhunu temsil ediyor. İşte o ruh sahada olmayınca da bize Manisa’nın elinden zor kurtulan bir Fenerbahçe’yi izlemek kalıyor. Fenerbahçe ona gözü gibi bakmalı.

Haberin Devamı

********************

Bu lig yarışı rekor getirir
İki büyük de dörtte dört yaptı. İkisi de kötü oldukları anda bile kazanmasını biliyor. İkisinin de sonucu etkileyecek önemli silahları var. Öyle görünüyor ki, Beşiktaş’ın dışında ikisini zorlayacak takım pek yok. Onların bu rekabetinin sezon sonunda puan ve gol rekoru getirmesi kuvvetle muhtemel. Hayırlı olsun...