Fatih Terim sendromu!
Savunmak bir yana, onu seven biri olarak derin bir hayal kırıklığı içinde olduğumu söylemeliyim. Çünkü sorumsuz davranıyor. Sorumsuzluğuyla hem kendine hem Galatasaray'a zarar veriyor. Kendi yarattığı miti kendi elleriyle yıkıyor. Aslında kendine yazık ediyor. Düşmanlarının eline koz veriyor. Ki, gelmek istediğim nokta da burası! Fatih Terim, sevenleri kadar düşmanları da olan bir figürdür. Üstelik düşmanları sadece karşı cephede değildir; kendi kulübünde de hatırı sayılır oranda düşmanı vardır. Ve bu Fatih Terim'in paranoyası değil, bir realitedir.
Haberin Devamı ›
Bir zümre vardır ki, Fatih Terim ülke futboluna ne kadar hizmet ederse etsin onu asla sevmeyeceklerdir. Ondan asla hazzetmeyeceklerdir. Galatasaray'ı Şampiyonlar Ligi Şampiyonu, Türk Milli Takımı'nı da Dünya Şampiyonu yapsa bu realite değişmeyecektir. Terim düşmanlığı bakidir! Terim sendromu sari bir hastalıktır! Bir haftadır lince uğraması da bunun en açık göstergesidir. Azınlıkta olan bir kesim, Terim'i yaşadığı düş kırıklığından, yaptıklarını kendisine yakıştıramadıklarından dolayı naifçe eleştirirken, içi Terim nefretiyle dolup taşanlar buldukları fırsatı sonuna kadar kullanıyorlar.
Haberin Devamı ›
Fatih Terim öfke kontrolünü bir türlü başaramadığı için sık sık bu linç mekanizmasıyla karşı karşıya kalıyor, kalmaya da devam edecek. Terim bu gerçeği bilmek ve bununla yaşamaya alışmak zorundadır. Çünkü biz buyuz. Ya severiz, ya nefret ederiz. Ortası yoktur. Sevgi-nefret ikileminin yerine saygıyı tesis edebilsek bunların hepsi ortadan kalkacak ama olmuyor. İki yüzlülüğümüz buna izin vermiyor.
Yazıyı neden riyakarlığımıza getirip bağladığımı merak edenlere bir sorum olacak: Fatih Terim Fenerbahçe'nin teknik direktörü olsaydı, ondan nefret edenler yine nefret eder, bugünkü linç kampanyasının içinde yer alırlar mıydı? Ya da Aziz Yıldırım Galatasaray başkanı olsaydı!..
İşte budur asıl mesele! Budur çözümsüzlüğümüz!