Arama

Popüler aramalar

Maskeli balo

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Karşılıksız aşklarımdan birinin hayatımı tarumar ettiği zamanlardan bir zamandı. Puslu bir günün gecesine zar zor yetişmiştim. Ağu gibi bir acı, bağrıma kırık bir bıçak gibi saplanmıştı. Paramparça ruhuma paramparça bir sonbahar girmişti. Koyu laciverdi bir gecenin sessizliğinde kaybolmaya yüz tutmuştum. Issız bir parkın en ücra köşesindeki yalnız ve mahzun bir çınarın dibinde oturuyordum..Terkedilmiş aşıklar gibi kimsesiz ve boynu bükük duran ulu çınar bu dünyadaki son sığınağımdı. İki yalnızın muhteşem buluşması gibiydi, birlikteliğimiz... Gece ıslak bir yorgan gibi üstüme çökmüştü. Gün boyu aldığım ve gecenin o kör vaktine kadar almaya devam ettiğim alkolün de etkisiyle hayatla ölüm arasında savrulup gidiyordum. Umarsız bir hastalık gibi sık sık nükseden ve ömrümü viran eyleyen umutsuz sevdalarımla hep baş etmiştim; ama bu kez yenilmek üzereydim. Beni bağrına basan ve en az benim kadar yaralı olan o yaşlı çınarın kollarında ebedi sükünete uzanmak istiyordum.Dostluğun gerçek adı: Eyüp CeylanBir an, ‘beni bu gereksiz hayata bağlayacak ne olabilir’ diye düşündüm. Ne, kim ya da kimler?.. Ailem geçti gözümün önünden, sonra dostlarım... O anda bir dosta şiddetle ihtiyacım olduğunu hissetim. Ama nereden bulacaktım? Alacakaranlığa az bir zaman kalmıştı. Hangi dostum derin uykusundan uyanıp yanıma gelecekti? Asırlık çınara sığınmıştım, fakat o dilsizdi. Konuşamıyordu, dokunamıyordu. Bir dost lazımdı; konuşacak, paylaşacak, dokunacak, göz yaşlarıma ortak olacak, acımı acısı belleyecek. Ve böyle bir dostum vardı benim. Mesleği kundurucalıktı, ama o bir şairdi. Adı Eyüp Ceylan’dı. Lakin zamanı mıydı? Acaba onun da ‘gecenin bu vakti’ diyerek beni reddetme ihtimali var mıydı? Bilemiyordum. Ve böyle bir ihtimale nasıl katlanırdım, onu da bilemiyordum. Titreyerek çevirdim telefonu. Karşımdaki sesin ağzından dökülen ilk kelime, ‘neredesin’ oldu. Ona yerimi söyledim. Hiç bir şey sormadan ‘Hemen geliyorum’ dedi ve telefonu kapattı. 10 dakika sonra motosikletiyle yanımdaydı. Sabaha kadar dertleştik. Biraz aşktan söz ettik, biraz hayattan, biraz da ölümden... En çok da karşılıksız aşkları konuştuk. Birlikte ağladık, birlikte sızladık. Sabah olup ayrıldığımızda, aslında böyle bir dosta sahip olduğum için ne kadar şanslı biri olduğumu düşündüm. Hayatın onlar için yaşamaya değer olduğunu farkettim. Ve o gece anladım ki, dostluk, ‘neden’ diye sormamakmış; kayıtsız şartsız inanmakmış, güvenmekmiş; ihtiyaç hissedildiğinde yanında bitivermekmiş; hiç bir çıkar, hiç bir menfaat gütmemekmiş; almadan vermekmiş; sevginin en katıksız, en saf haliymiş. Eyüp Ceylan’ın okyanus gibi yüreğinde bir su damlası olabilmek, bu hayatın bana verdiği en büyük nimetlerdendir. Böyle bir dost Tanrı’nın lütfudur.Herkesin gardorabı maskelerle dolu...Bilmem ki, sizin de var mı böyle dostlarınız? Olabilir, ama ben sayılarının her geçen gün azaldığını hissediyorum, görüyorum, biliyorum. Gerçek olan şu ki, dostluk ülkemizde en fazla içi boşaltılan kavramlardan biri. Bütün değerlerimiz hızla deforme ediliyor; ancak birincilik kesinlikle ‘dostluk’ kavramına verilmelidir. Mekanik, yapay, karşılıklı çıkara dayalı, samimiyetsiz, ikiyüzlü ilişkiler, bir ağac kurdu gibi toplumu için için kemiriyor. Herkesin gardorabı maske dolu. Sabah evden çıkarken hangisini takacağımız, günü kiminle geçireceğimize bağlı. Hiç bitmeyecekmiş gibi duran maskeli bir balonun figüranlarıyız sanki. Kimin, kim olduğu belli değil. Dost diye tuttuğumuz el, bir gün geliyor, katilimiz olabiliyor. Sırtımıza hançeri sokabiliyor. Dost o kadar kolay harcanıyor ki, insan neye, kime güveneceğini, kendini nasıl güvende hissedeceğini bilemiyor. Bu öyle korkunç bir virüs ki, sızdığı topluma bir daha aman vermiyor. Hızla yayılıyor, herkesi etkisi altına alıyor. Öyle ki, bir kaç kez harcanan, zamanla harcayana dönüşüyor. Yürekler katılaşıyor, sevgi ve merhametin yerini, bencillik ile ihtiras alıyor. Şiddete meyilli, sevgisiz, gözü dönmüş, bir hiç için insan öldüren yeni nesillerin harcı da böyle karılıyor. İşte budur bizi yıkacak olan: İyiliği, merhameti, sevgiyi, saygıyı, dostluğu, dayanışmayı, paylaşmayı hayatımızdan çıkarmamız...Bu yazıyı, dostluk duygusunu baki kılanlara adıyor ve sevgili dostum Eyüp Ceylan’ı kendisinin ‘Yerçekimli Karanfil’ başlıklı şiirinin son iki dizesi ile selamlıyorum: ”Benim dostum yerçekimli bir karanfildir.Çat-kapı karşınızda bulursunuz!..”