Arama

Popüler aramalar

Saracoğlu klasiği!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Kırgınlıklarımızı, kızgınlıklarımızı, öfkelerimizi, kinimizi törpülesin. Acının etrafında birleşelim. Tek yumruk, yek vücut olalım. Aynı toprağın insanları olduğumuzu, aynı havayı soluduğumuzu, aynı çeşmenin suyunu içtiğimizi, aynı göğün altında yaşadığımızı; kaderimizin de, kederimizin de, sevincimizin de, tasamızın da, değerlerimizin de ortak olduğunu bir kez daha hatırlayalım. Hoşgörümüzü artıralım. Birbirimize saygı duyalım. Kucaklaşmasak bile birbirimizi anlayalım. Son yıllarda yaşadığımız en vahim olayla silkinip kendimize gelelim.

Ama olmadı. Maalesef yine sınıfta kaldık. Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin, nasıl bir tarihsel düşmanlığa dönüştüğüne bir kez daha tanık olduk. Aziz Yıldırım'ın kongre üyelerine hesap vermesi gereken bir ortamda Galatasaray'ı hedef alarak düşmanlıkları körüklemesi, holiganizme davetiye çıkarması dün gecenin fitilini ateşleyen en önemli faktördü. Alkış polemiğiyle başlayan süreçte Aykut Kocaman'ın da provokatif konuşmalarla sahibinin sesi gibi davranması Saracoğlu'nun gerilmesi için yetti de arttı bile.
Sonuçta futbolun olmadığı, gerek tribünlerde, gerekse sahada sinirlerin gerildiği bir maç yaşadık. Tribünlerden sahaya atılan yabancı maddeler -ki içlerinde konyak şişesi bile vardı- siyahi oyunculara karşı yapılan ırkçı hareketler, birbirlerine ve hakeme karşı iyi niyetten yoksun davranan futbolcular geceye damgasını vurdu.

Galatasaray'da şampiyonluğu garantilemenin rehaveti, Fenerbahçe'de ise hafta içi oynanan 120 dakikalık kupa maçının yorgunluğu açıkça görülüyordu. İki yorgun takımın mücadelesinde iyi olan taraf Fenerbahçe'ydi ve hak ederek kazandı. Daha çok istedi, daha fazla mücadele etti, daha fazla atak yaptı, daha fazla pozisyon buldu, daha fazla orta yaptı, daha fazla şut çekti Sarı-Lacivertli takım. Galatasaray ise maçtaki ilk kornerini 80. dakikada attı. Kaleyi bulan iki şutundan biri gol oldu. Maçın ilk yarısında pozisyon bulamadan gol buldu. Defans ve orta alan ile forvet hattı arasında bir türlü bağlantı kuramadılar. Bunda Fenerbahçe orta alanının agresif oyununun ve etkili presinin de etkisi vardı. Burak attığı golün dışında sahada yoktu. Maç eksiği olan Elmander de pek bir varlık gösteremedi. Hamit Altıntop ile Riera'nın top kayıpları Galatasaray kalesine tehlike olarak geri döndü. Gökhan Gönül, Kuyt, Emre, Mehmet Topal ve Webo Fenerbahçe'yi sürükleyen ve sahada fark yaratan oyunculardı.

Fenerbahçe iyi oynamasına ve hak etmesine karşın skora hakem hataları damgasını vurdu. Fenerbahçe'nin ilk golü öncesinde Hamit'e yapılan hareket ile ikinci golde Webo'nun Eboue'ye yaptığı hareket fauldu. Ayrıca Kuyt'a yapılan hareket de penaltıydı. Hakem Cüneyt Çakır bu pozisyonları devam ettirerek bariz hatalar yaptı.

Maçın son bölümünde yaşananlar ise hafta içi tırmandırılan gerginliğin tavan yapmasıydı. Türk futbolunun iki asırlık çınarının kaptanlarının birbirlerinin gırtlağına sarılması, ayıp ötesi bir sahne olarak tarihin utanç sayfalarına yazıldı. Maç sonunda galibin de, mağlubun da sevinmesi dün gecenin en ironik yanıydı. Galatasaraylı futbolcuların orta yuvarlakta şampiyonluk kutlaması yapması zaten diken üstünde olan tribünlerin sahaya inmesine yol açabilirdi. Son derece gereksiz bir sevinç gösterisiydi. Yangına körükle gitmek gibiydi. Dün geceki atmosferi gördükten sonra Allah'tan şampiyonluk bu maça kalmamış diye düşünmekten kendimizi alamadık.

Ortadoğu'da müslüman toplumları birbirine kırdıran bir şer ittifakının ruhu dolaşıyor ortalıkta. Aynı senaryonun bir başka versiyonu da basit bir oyun olan futbolda sergileniyor. İki ezeli rakibi, iki ezeli düşmana çevirmek kimin işine geliyor, anlamak mümkün değil. Bu kirli oyunun birer parçası olanların yaptıkları tek kelimeyle hainliktir. Yazıklar olsun onlara...