Ahlak

Haberin Devamı ›
Ağır bir kavram sahtekarlığı var her alanda ve her anlamda... Kelimeler artık konuşmuyor, ya maske görevi görüyor, ya da susturucu... Her şeyin siyaseti, kendisinin önünde gidiyor, daha çok para ediyor. Ahlak kelimesinden virüs gibi kaçış var. Artık ‘etik’ diyorlar. O tükenince başka bir ‘nöbetçi kelime’ üretirler elbette... Çünkü ‘ahlak’ dendiğinde bir yüzleşme kaçınılmaz oluyor, kıyas mekanizmaları çalışıyor.
GSTV, Emre ve Bilica’nın başrolünde olduğu mini bir belgesel yapmış. Bunun üzerinden inceden ‘temiz eller’ infazı da yapılıyor. Allah akıl fikir versin! Yahu bu Emre daha bacak kadar çocukken gelmedi mi Florya’ya? Futbol ve spor kişiliği kimlerin yanında, hangi ortamda formatlandı. Eğer bir davranış bozukluğu varsa, bu kimlerin genetik mirası? Peki o zaman bu hareketleri yere göğe sığdıramayanlar, bu yöntemle ‘başarı’ kotaranlar, birden bire hidayete mi erdi?
Gelelim Bilica meselesine... Sizin açtığınız ahlak kraterlerinin yanında, Bilica’nın çukurunun lafı mı olur. Yaptığının savunulacak bir yanı yok, amenna. Emre’nin Nobre’yi parmaklamasından daha mı ağır bir hareket bu? Ya da Carew’in, penaltı atmaya hazırlanan Van Hooijdonk’un ayağını kramponla ezmesinden? Yani bu örnekler say say bitmez. Bilica’nın sezon boyu yaptıklarının yekünü, Baki Mercimek’in, Bülent Korkmaz’ın bir maçta yaptığı kadar tutmaz.
Hakikaten ahlak nutukları çekilecekse bile, bu konuda tek söz söyleyemeyecek olanların işi midir bu? Bu nasıl bir çifte kavrulmuş pişkinlik halidir. Konuşmak için, yazmak için, dillendirmek için, yakınmak için yüzde bile yüz lazım. Toraman Efendi de “Fenerbahçe için her yol mübah” buyurmuş. Adama aldığı iki kupayı hatırlatırlar. “Lig sizin, kupa bizim” söylevinin o maça etkisini ve yansımasını anlatırlar. Rizespor ve Akçaabatspor maçlarını hatırlatırlar. “Bizim payımız yok mu?” atasözünü önüne sürerler. Cordoba’dan sonra Bobo’ya da ‘satılık’ diyor birileri, şerefini pazara çıkarıyor. Sahip çıkan yok. Sahte pasaportları, şike telefon kayıtlarını yutanlar, sineye çekenler başka ne yapacaktı ki? Ortamı kokutanlar, balçıklaştıranlar, düzeni ve düzeneği oluşturanlar, şimdi ittifakın çamurlarında eşelenip duruyorlar. Yapsınlar da, en azından sağa sola sıçratmasınlar ve şikayetçi olmasınlar. Galatasaray “kural hatası” diye müttefikine yol gösteriyor, Beşiktaş yönetimi de resmi başvuruyla “hükmen galibiyet” istiyor. Fenerbahçe, galibiyetle kapattığı her Galatasaray veya Beşiktaş maçından sonra, hükmen mağlup edilmiyor mu? Pardon, ahlak mı demiştiniz?