Aynı nakarat!
Haberin Devamı ›
Buraya kadar her şey tamam. Peki eğer bu gerçekten adı gibi bir ‘hazırlık maçı’ ise, bu gençler elemelerdeki kritik maçlarda da kadroda ve sahada görmemiz gerekir. Yani en azından medyadan aferin almak ya da futbol piyasasına mavi boncuk dağıtma gibi bir kaygı yoksa, bu böyle olmalı. O halde olabilecek en düz mantıkla en basit soruyu soralım. Bakalım kritik grup eleme maçlarında bu çocukların kaçı kadroya çağrılacak? Çağrılanların da kaçı sahada oynayabilecek?
Malum Letonya faciasından bu yana yıllar geçti. Demek ki bizim futbol hastalıklarımız hakikaten genetik. Yediğimiz goller hala rehavet, dalgınlık ve toplu uyuma seanslarından kaynaklanıyor.Teknik ekip de, futbolcular da, jenerasyon da, federasyon da değişse kronik kolay gol yeme hastalığı hiç değişmiyor. Bu kadar zayıf bir rakibe karşı rahat rahat farklı kazanması gereken bir maçı iki kez iki farkla öne geçtiği halde berabere bitirmenin başka bir izahı yok çünkü!
Abdullah Avcı’nın elinde çok önemli bir şans var. Yıllarca çeşitli saçmalıklarla, anlamsız tercihlerle milletle arasına mesafeler sokulan, bu yüzden de forması dışında her şeyi tartışılır hale gelmiş milli takımı yeniden herkesin sevip desteklediği bir milli takım yapmak. Sadece gurbetçileri değil tüm Türkiye’yi heyecanlandıran bir takıma dönüştürmek. Bakalım bunu becerebilecek mi?
Bu maçın çok iyi ve ciddi bir şekilde analiz edlip edilmediğini, gerekli dersin çıkarıp çıkarılmadığı, üzerinde çalılıp çalışılmadığı Slovenya maçında kendini belli eder.