Birkaç iyi adam

Haberin Devamı ›
Galatasaray galibiyeti Fenerbahçe’yi morallendirdi. Hepsinin ötesinde marjları genişletip zaman kazandırdı. Özgüveni canlandırıp, pusudakileri sindirdi. Ancak subjektif kazançları bir kenara bıraktığınızda, matematik getirisi sadece 3 puandan ibaret. Ne eksik ne fazla çıplak olarak yazıyla üç puan. Hala zirveden kaç puan geride olunduğuna odaklanmak gerek.
Fenerbahçe’nin 6-0 yendiği sezonda kaçıncı olduğunu, 4-0 yendiği sezonda kimin şampiyon olduğunu iyi hatırlamak gerek. İşte Galatasaray’ın en imrenilecek güçlü yanı. Bursaspor’a 5-0 yenildiği sezonda bile ligi zirvede bitirdikleri unutulmamalı. Tam tersi tablo Fenerbahçe için geçerli olsaydı, sezonbaşlamadan biterdi.
Eğer bu galibiyet narkoz etkisi yapar da gözlere perde inerse, önlemler ötelenir, meseleler örtülürse tarihe koca bir sezonun ‘teselli ikramiyesi’ olarak geçer. Tıpkı daha önceki sezonlarda olduğu gibi. Çünkü sorunlar olduğu gibi yerli yerinde duruyor.
Sarı-Lacivertli kulübün en zayıf tarafları; camianın bu kırılgan ve duygusal yapısı, her an bozulmaya müsait gergin kimyası, patlamaya/patlatılmaya hazır iç dinamitleri, bir türlü mutlu olmayı bilmeyen, asla tatmin olmayan, krizle baş edemeyen kronik rahatsız bünyesi...
Bu sezon için söylenecek bir şey yok. Bir hafta ‘düğün-bayram’ bir hafta ‘cenaze-ağıt-yas’ şeklinde geçebilir. Her şey başladığı gibi de gidebilir, düzelebilir de. Bu konuda iş yönetime düşüyor.
Açıkçası birçok aklı başında futbolsever gibi pansuman, yama, panik ve şan olsun transferlerine hiç de sıcak bakan biri değilim. Özellikle ‘Kaos Cumhuriyeti’ olan Fenerbahçe’nin, tercih edilmiş bir ekol çerçevesinde, kısa, orta ve uzun vadeli plana dayalı olarak, ödün vermeden hareket etmesi gerektiğini savunuyorum. Hem de tribünlere, medyaya ve camia baskısına rağmen, dimdik, inatçı ve kararlı bir soğukkanlılıkla...
Bu sezona döndüğümüzde kendini, mesleğini, formasını, futbolu, mücadeleyi ve bu işin takım oyunu olduğunu unutan, hafıza kaybı dışında hiçbir mazereti olamayacak futbolcuların kendilerine gelmesi/getirilmesi en büyük kazanç olur. Ancak hatalarda ve yanlışlarda ısrarcı olmanın, diretmenin ‘istikrar’ ile uzaktan yakından akrabalığı bile yoktur.
Fenerbahçe’nin ilk yarıyı 5-6 puan geride tamamlaması bile yeterli... Ara transfer döneminde yapılacak takviye ile takımın mücadele gücü, oyun zekası, inat ve hız çıtası yukarı çekilebilirse çok şey değişebilir. Kuzey Avrupa, Güney Amerika ve Türkiye’den ‘bir kaç iyi adam’ yeter de artar bile... Tıpkı Nobre örneğinde olduğu gibi, obsiyonlu kiralama da akılcı bir çözümdür.
Yoksa bu önemli ve kritik derbi galibiyetini ‘zafer havası’na sokmak, işleri çözümsüz hale getirmekten başka hiçbir işe yaramaz.