Çok şaşırtıcı!

Haberin Devamı ›
Belki de galibiyete hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı.Maçın başlamasıyla birlikte görenler gözlerine inanamadı. Sanki sihirli değnek dokunmuş gibiydi Fenerbahçe. İlk kez bu kadar cesur, bu kadar diri, bu kadar cevval görüntü sergiledi. Sonra yine çıkarılamayan bir toptan De Jong’un bıngıldağından attığı basit bir gol. “Herhalde işte buraya kadar şimdi eski Fenerbahçe ortaya çıkar” diye düşünenler bir kez daha yanıldı. Uzaktan güdümlü füze gibi vuran iki gol. Buna rağmen daha fazla gol için M’Gladbach’ı daraltıp panikleten kararlı ataklar.
Kadıköy’de en zayıf takımdan bile kalesinde baskı yiyen ve sürekli geriye kaçan takım gitmiş, Avrupa maçında hem de dış sahada rakibin kalecisine de defansına da illallah dedirten bir takım gelmiş. İzaha muhtaç bir hırs, mücadele, kondisyon ve fizik sıçraması. Peki normale dönüşün olması için bütün o anormaliklerin mi yaşanması gerekiyordu?
Fenerbahçe ikinci yarıda biraz daha kontrollü ve bekleyen bir havadaydı. Yine de üçüncü golü buldu. Tam rakibi çökertmişken, yine olmaz zamanda, hiç olmaz bir kademe hatasıyla golü ikram edip rakibi umutlandırdı. Buna rağmen paniklemediği gibi, son dakikaya rakip ceza sahasına pres uyguladı. Baroni ikinci golüyle maça noktayı koyan adamdı.
Kızgınlıkların, kırgınlıkların ve protestoların arasında boğulan Fenerbahçe deplasmanda 4 gollü galibiyetle hem moral buldu hem moral verdi. Hem nefes aldı hem de camiaya nefes oldu.