Fenerbahçe hiç bir yere gitmiyor!
Haberin Devamı ›
Mustafa Kemal’in meşhur ve muhteşem sözünü hatırlatarak girelim: Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır...Her takımın taraftarı meseleye böyle bakarsa sağlıklı bir duruşu bulur. Onları ifrat tefritten, patolojik romantizmden ve dolayısıyla da derin hayal kırıklıklarından da korur.Aslolan Fenerbahçe’dir. Söz konusu o olduğunda gerisi teferruattır. Futbolcu dediğin, hele Türkiye’de menacerlerin oyuncağı, para kapısı olmuş ‘Modern Çağın Köleleri’dir. Artık her şey endüstri, her şey pazarlama. Her futbolcuya sevgi ve kıymet verilsin, hepsine saygı gösterilsin, hayran olunsun, pamuklara sarmalayıp sarılsın. Ancak hiçbiri kutsanıp, kahraman ilan edilmesin. Artık Mehmetçik Basriler, Zeki Rızalar, Lefterler hiç olmayacak. Efsane olmuş, marşlara girmiş bazı futbolcular bile kendi kulübüne tepeden bakıp, “Fenerbahçe’yi biz Fenerbahçe yaptık” deyip hâlâ minnet ve biat beklerken, Lefter Baba hâlâ minnetini anlatıp, “Bu kulüptür beni ben yapan’’ deyip, “Kalbimi isteseler söküp veririm’ diye haykırır şu yaşında. Bu gözler neleri gördü, neler izledi. Ne adamlar sahtekâr, ne sahtekârlar adam ilan edildi bugüne kadar. Baliç, Okocha, Uche, Högh, Rapajc, Alex, Tuncay ya da bir başkası..Fenerbahçe’nin futbolcuları profesyoneldir. Ahlak dışı olmayan her türlü pazarlığı sonuna kadar yapma, hatta uçuk rakamlar bile isteme özgürlüğüne sahiptirler. Giderken kulüplerine para kazandırma zorunluluğu da kesinlikle yoktur. Bu sadece bir popülizmdir. Yönetim, elindeki değerleri kaybetmeme adına, sistem ve takım adına, dengeleri de gözeterek azami ölçüde şartları zorlamalı. Ancak istemeyen hiç kimse takımda zorla tutulmamalı. Fakat herkes adam gibi gitmeli, adam gibi gönderilmeli. Hoyratça davranılmadan, kapılar çarpılmadan, onuru zedelenmeden. Geçmiş ve gelecek murdar edilmeden. Hedef gösterilmeden, hedef göstermesine izin vermeden...Garip olan şu ki; koşmak, mücadele etmek, terinin son damlasına kadar formanın hakkını vermek, sadece bizim coğrafyada meziyet. Bırakın Avrupa’yı; Gana’da, Mali’de ya da Kamerun’da bile bunlar özellik kapsamına bile girmeyen çok sıradan şeyler. Futbolun zorunlu ve olmazsa olmaz ‘a-b-c’si...Yine garip olan şu ki; ‘Avrupa Avrupa’ diye bağıranlar aslında Türkiye’yi inkâr ediyor ve küçümsüyor. Onları yüce, kendimizi cüce görüyorlar. Bu ülkenin takımları Asya Kupası’nda mı oynuyor? Bu ülkede ödenen Dolar’lar ve Euro’lar sanal mı, sahte mi? Ne hancı haddini aşsın, ne yolcu şımarık davransın. isteyen gidebilir ve zaten gitsin de; hakkıdır. Bu bir meslek ve herkes para kazanmak için oynuyor. Bu devirde forma aşkı beklemek abartılı bir romantizm dışında bir şey değil. Futbolcular mesleklerini sevsin ve sadece aldığının hakkını versin, yeter. Kahramanlaştırılanlar kendilerini gerçekten kahraman zannediyorlar, kulüplerine bile tepeden bakmaya başlıyorlar bir süre sonra. Bu durum transfer döneminde futbolcunun elini güçlendirip, kulüplerin de elini boşaltıyor.Peki ya Aziz Yıldırım? Mücadelesini, emeğini, yarattığı katmadeğeri, vizyonunu, misyonunu para ile ölçebilir miyiz? O’nun bonservisi kaç para eder? O’nu nereye sığdıralım? Hangi sıfatı verelim?Futbolcu üzerinden kıyametler koparan taraftarlara ya da kendilerini vazgeçilmez zanneden kariyer yolcularına son ve rahatlatıcı bir mesaj: Fenerbahçe de, taraftarı da hiçbir yere gitmiyor. Yetmez mi?