Hangi Fenerbahçe?

Haberin Devamı ›
Kupa grubunda olasılıkları tüketmiş, ligde de sabırları, marjları, sevgileri, inançları tüketmek üzere olan Fenerbahçe’ye bu kez kendi tribünleri ‘seyircisiz’ cezası kesmişti.
Sarı-Lacivertli futbolcular, boş tribünler önünde formalite maçındaydı. Ama grubun ve gururun dibine demir attığı için formalite. E, esas olan liyakat değil mi? Taraftarlar da hak edenlere hak ettiği desteği vermek üzere Saracoğlu’nu terk edip, Sinan Erdem’e göç etti. Mücadeleyi, meydan okumayı, kafa tutmayı, inancı, inadı, coşkuyu, hırsı, isteği, yüreği, takım oyununu ve formanın hakkını verenleri takdir etmek üzere...
Futbolda ne yoksa, basketbolda fazlasıyla var. Taraftar Kadıköy’de kaybolan hasletlerle, Ataköy’de hasret gideriyor. Saracoğlu’nda tükenen heyecan, Caferağa ve Burhan Felek’te de fazlasıyla mevcut. Taraftarın yüz çevirmesi de sırf bu yüzden işte. Rüyayı gerçeğe çevirenlerle, umuda el birliğiyle suikast düzenleyenleri ayırt ediyor. Vurduğunu devirenle, vurulmadan devrileni çok iyi biliyor. Çarpışanlarla, kaçanları asla bir tutmuyor. Yani gönül kıblesi yanıltmıyor.
Mesele kazanıp kaybetmenin, eleyip elemenin çok ötesinde. Bunu bu kulüpte sadece futbol branşı öğrenemedi. Mesele elinden gelenin en iyisini, terinin son damlasına kadar verdiğine akılları yürekleri ikna etmekte.
Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür. Söz tükendi de, belki aynı saatlere denk düşen iki maçın tribünleri resimli olarak anlatır.
İki yakadaki iki Fenerbahçe arasındaki farkı doğru okuyamayanların, futbolda iki yakayı bir araya getirebilmesi mümkün olabilir mi?