Hüzün gecesi

Haberin Devamı ›
Ancak en önemlisi, yüzlerinden başlayıp kramponlarına kadar yayılan o ‘inanç’ haliydi. Hollanda takımı da olabildiğince kontrollü oynamaya çalıştı. Onların sıkıntısı da Kejo, yani defalarca kere canlarını yakıp iliklerine kadar işleyen ‘eski tanıdık’ Batman’di.İlk çeyrekten sonra Sarı-Lacivertli ayaklarda gerginliğin getirdiği dağınıklıkların, umuda bir kurşun gibi işlememesi Fenerbahçe’nin şansıydı. Rakibin bütün futbolcuları bizim hasret kaldığımız bir güzelliği ortaya koyabiliyor, vücutlarını çok çok iyi kullanıyor, altyapı eğitiminin nasıl bir şey olduğunu anlatıyorlardı. ‘İtirazcı’ Tuncay topu söke söke alıp, Kejo’ya ‘müjdeli hücum’ emrini verdiğinde ‘fetih’ geliyorum dedi. ‘Sol ayaklı direnişçi’ Tümer, Kejo’nun verdiği topu aldı. Önce bir mühendis gibi ölçüp biçti, sonra bir seri katil soğukkanlılığıyla ‘sarı’ kramponlarıyla köşeye yolladı. Umuda yolculuk başlamıştı. İkinci çeyreğin sonunda, bir kez daha rakibin bağrına nişanlanmış bir güdümlü bir oka dönüşen ‘itirazcı’, biraz daha dikkatli kesebilse Batman Kejo, Kaptan Şota’nın Lale Diyarı Şatosu’nu düşürecekti. Hemen 5 dakika sonra yani 35’te solaklar yeniden sahnedeydi. Kejo bu kez topu Fenerbahçe’nin ‘küskün’ solağının önüne yuvarladığında, Alex kendisini yuhlayanları yuhlar gibi, bütün hırsını alır gibi acımasızca vurdu, hep kadife yumuşaklığında dokunduğu meşin yuvarlağa... Yüzündeki ifade, daha önce hiçbir fotoğraf karesine yansımamıştı.2-0’dan sonra AZ Alkmaar için ‘panik atak’ halleri başladı. Ay karanlıktı ve Batman tutulması yaşıyorlardı. Kolay değil bu sahada oynadıkları tam 27 Avrupa kupası maçında, hiç yenilgi yüzü görmemişlerdi. Şota’nın ‘çubuklu’ forma fobisiyle ilgili tüyosu işe yaramış görünüyordu. Allah bu takıma biraz da ‘hakem şansı’ verseydi. İkinci yarıya hızlı başladı rakip. Fetihi engellemek için uzaktan sağlı sollu bombardımana tutma, bütün cephaneleriyle yıldırma arayışına girdi. Kaleyi gördükleri her yerden vurmaya başladılar. Fenerbahçe’nin ribaunt top dalgınlığına sığındılar. Sarı-Lacivertli futbolcular ‘sükuneti’ abartıp, yine ‘hipnoz’ haline girdiler. Bu yaylım ateş 15 dakika boyunca sürdü. Ve 64’te göstere göstere gelen gol, sancılı süreci başlattı.67’de ‘itirazcı’ Tuncay ve 68’de önce Appi, sonra Edu kaleyi düşüremeyince, ‘kara haber’ korkusundan sıyrılan rakip yeniden inanç tazeleyip direnişe geçti. Ve Fenerbahçe, futbolun psikolojik harp yönünü hiç ama hiç bilmiyordu. Bitime 3 dakika kala Volkan kapattığı köşeden golü yediğinde, milyonların yüzü de omuzları da düştü. Bu kadar gol poziyonu bulduğun ve üstelik deplasmanda 2-0 öne geçtiğin maçtan elenerek dönme konusuna gelince; tek kelimeyle çok ama çok yazık oldu.