İtiraz mı, itiraf mı?

Haberin Devamı ›
Sezon başından itibaren defalarca yazdık, söyledik, altını çizdik. Böyle bir fikstür olamaz, olmamalı diye anlattık. Birkaç köşe yazarı dışında kimse umursamadı. Birileri de daha yeni yeni uyanıyor; lig biterken...Ligdeki her takım peşpeşe Beşiktaş-Trabzonspor-Galatasaray maçı oynamak gibi bir işkenceye maruz bırakıldı. Allah’a reva mıdır bu? Mesela Sakaryasporlu futbolcu olun da bu şeytan üçgeninden çıkın bakalım. Üç hafta üst üste olağanüstü motivasyon, konsantrasyon ve mücadele gerektiren maçlar silsilesi. Fizik de beyin de ister istemez iflas eder, cendereye girer, sakatlıklar, kartlar kaçınılmaz olur. En son Galatasaray’ın karşısına dağılmış helva sürüldü bütün takımlar.Sonrasında yine hakem tartışmaları. Entelektüel şiddet, Türkiye’de Türk olduğunu söyleyenleri suçlu ilan edecekti neredeyse... Aynı medyatik linç, uzun zamandır Fenerbahçe’ye ve Fenerbahçeliler’e reva görülüyor.Hakem atamalarına ve atayanlara bir bakın. Fenerbahçe aleyhinde ‘hata’ yapanlar, maçı katledenler el üstünde.. Onore ve taltif ediliyorlar, aldıkları maçlarla ödüllendiriliyorlar. Lehine olabilecek bir hata yapanlar sürgünde, isimleri bile unutturuluyor. Bu parametre, rakiplerin maçlarını yönetenler için tam tersine işliyor. Yani düdüğün içindeki nohut kadar ahlâkı ve vicdanı olmayanların oyununu, yine o nohut kadar beyni olmayanlar bile rahatlıkla anlayabilir. Hakem isimleri zamanından günler önce rakı sofralarında konuşuluyor. Hatta yönetecekleri maçın skoru bile söyleniyor. İsmet Arzuman’ın, Bülent Yıldırım’ın, Vedat Yüksel’in ve Çetin Sarıgül’ün seyir defterlerine bakın, üstüne MHK Başkanı Çulcu’nun açıklamalarını ekleyin, yoruma mahal bırakmayacak şekilde her şey apaçık. İşte yelkenleri bu rüzgârlarla şişiriyorlar, hakemleri böyle yönlendiriyorlar. Yemek ve temenni sabıkalısı bir yönetici de maçtan sonra, “Senaryo güzel yazılmış, uygulama güzeldi” diye üfürüyor. O senaryoları da, o uygulamaları da, tezgah meyvelerinin tadını da en iyi kendisi, arkadaşları ve kulübünün kalemşörleri bilir. Çünkü tam 15 yıldır ortaya konulan bu komedinin yakın sabıkalısı değilse bile en yakın tanığıdır.Çünkü Türk futbolu hâlâ o zaman yazılan senaryonun, o zaman ekilen tohumların tahakkümü altındadır. Başroldekiler de aynı, figürasyon da. Mekan da, mantık da hiç değişmedi. Birileri için ‘devr-i saadet’ ve ‘ikbal’ dönemiydi o günler. Şimdilerde o senaryodan hafif bir sapma olup, zor oyunu bozduğunda çeneler açılıyor. İftihar ettiği o sisteme ‘pişkin öykünmeler’ gönderirken iftiralara sığınıyor. Dahası itiraz maskeli itiraflarda bulunuyor.O kirli senaryonun tamamı yerle bir edilmedikçe Türk futbolu ne bir arpa boyu yol kat eder, ne de kurtulur. Fenerbahçe bunu yerle bir etmek için didinip duruyor yıllardır. Yani zat-ı muhteremin üfürdüğü gibi Fenerbahçe senaryo yazmıyor, birilerinin yazdığı rezil senaryoları bozmaya çalışıyor.