Kadıköy düşmez!

3 Temmuz süreciyle bir rövanş ve bu lince alkış tutanlara, aradan yumruk çakıp kaçanlara meydan okuma maçıydı. Galatasaray için ise sadece puan farkını ve açma, uzun yılların psikolojik baskısını kırma adına önemi vardı.
Haberin Devamı ›
Karşılıklı peşrevler sürerken, Moussa Sow bir anda zeka, yetenek ve estetik harmanı vuruşuyla ‘gerçek Fenerbahçeli’ oldu. Elbette Ziegler’in ölü topu dirilten takipçiliği de pas geçilmemeli... Sonra “küçük maçların büyük oyuncusu” Alex çıktı sahne aldı. Çıkardığı güdümlü füzeyle Muslera’ya ikinci şoku yaşattı. Dakika henüz 16’yı gösteriyordu. Çağrışımlar güçlendi.
Maçın başındaki uzaktan cılız şutu saymazsak, Galatasaray’ın ilk gol teşebbüsü 29. dakikada Engin’le geldi. İşte o dakikadan sonra da oyun döndü. Sarı-Kırmızılılar hem psikolojik baskıdan kurtuldu hem de baskı kurmaya başladı. Elmander’in golü Fenerbahçe’nin moralini bozarken, onları da cesaretlendirdi.
İkinci yarıyla birlikte de Fenerbahçe kalesinin önünde kelimenin tam anlamıyla Galatasaray karargâhı kuruldu. Sanki ev sahibi ekip sahada 8-9 kişi, ezeli rakibi de 13-14 kişi oynuyormuş gibi bir görüntü çıktı ortaya... Fenerbahçe bir şey yapmaktan ziyade, rakibe bir şey yaptırmama telaşına düştü. Bu da bir sürü zincirleme hatalara yol açtı. Fakat Galatasaray üst üste sunulan ikramlara bir türlü faturayı kesemedi.
Durduk yerde bir kez daha kendi kendini provoke edip sarı kart gören Emre, ikinci kart korkusuyla mücadeleden düşünce, Fenerbahçe’de hatlar tamamen kesildi ve hakimiyet tamamen Galatasaray’a devroldu. Sonunda futbolun adaletini tesis eden Hakan Balta’nın belki de kariyerinin en anlamlı golü oldu.