Kasım şampiyonu mu?

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe küçük takım korkaklığıyla ne zaman skorun üzerine yatmaya kalksa hepsinde de futbolun şamarını yedi. 1-0’ı geçtik, 2-0’ın üstüne yattığında bile neler olduğunu ligin başında Konya’da gördüler. Sonra kaç maçta son dakikalarda direkten döndüler ama hâlâ akıllanan yok. Bu, hem rakip takıma da kendi formana saygısızlıktır. Antalya’da 8 dakikada 3-0 olması gereken maçın 90 dakikası 1-1 bittiyse, Diarra’nın golündeki defans ikramı ya da sonrasındaki komik ‘ofsayt’ çırpınışlarını konuşmanın anlamı yok. Burada sorgulanması gereken şey, gayet güzel oynayıp hemen her atakta gol pozisyonu üreten Fenerbahçe’nin maçı ‘rölantiye’ alma acizliğidir. Temel ve değişmez kural şudur: Kabus görmek istemiyorsan uyumayacaksın.
Ersun Yanal’a bir kez daha ısrarla ve inatla soruyorum bu kadar yırtıcı, patlayıcı, hızlı ve bitirici golcüleri olan bir takım neden rakip takımların defansına ve kalecisine baskı yapamıyor? Rakiplere oyun kurarken dokunmamak, rahatsız etmemek üzerine tek taraflı anlaşması mı var Fenerbahçe’nin? Bunu yapabilmek adına herhangi bir çalışma içinde misiniz? Haftada sadece bir maç oynayan bir takımın kondisyon, fizik ve mücadele açısından zıpkın ve fişek gibi olması gerekmez mi? Alper ve özellikle Baroni’de gereksiz ısrar Holmen ve Salih’e onlardan çok daha mühimi de Fenerbahçe’ye çok büyük ayıp değil mi? 11 puan geriden gelip şampiyonluğu alan, 9 puan öndeyken şampiyonluğu sunan Fenerbahçe, mevcut puan farkının (en azından şimdilik) hiçbir şey demek olduğunu bütün takımlardan daha iyi bilmek zorunda..
Aksi takdirde Sayın Ünal Aysal’ın da pek yerinde buyurduğu tespitle “Kasım Şampiyonu” olursunuz. Mayıs’ta bayram yapanları da uzaktan izlemekle yetinirsiniz.