Arama

Popüler aramalar

Kaybetmek güzeldir

Haberin Devamı

Allah sevdiği kuluna, önce eşeğini kaybettirir sonra buldururmuş. Oysa arkasından ağıtlar yakılan o eşeğin genital bölgelerinde, el birliğiyle ‘tsunami’ oluşturulmuştu sezon başından beri...
İşte bu yüzden kaybetmek bazen iyidir. Sapla saman ayrışır, saflar ayrışır ve netleşir. Kazandığının ya da elindekinin değerini bilmeyip küçümseyenler, ancak kaybettiklerinde anlarlar gidenin kıymetini... Futbolcusu, yönetimi ve taraftarı ancak takım havlu atmanın eşiğine gelince başladı günah çıkarmaya...

Tribünler ilk kez bu kadar coşkuluydu. Sivasspor’u mu yoksa Fenerbahçe’yi mi izlemeye gelmiştiler; işte orası muammâ!
Sivasspor çift santrfor oynuyordu Kadıköy’de, Fenerbahçe yine shift! Bir dakika arayla gelen iki karşılıklı gol... Sonrasında gözünün önünde kucaklanan topa, hoşgörü ve şefkat gösteren Hüseyin Göcek. O ‘standart’ da maç boyunca sürdü gitti. Sonra yine garabet bir bir gol, sonra yine diriliş ve yine beraberlik. Saldırmak için hep rakibinin can yakacak hamlesini bekleyen bir Fenerbahçe. Deniz de rakibin gizli 12. adamı ya da ‘truva atı’ sıfatını hak edecek bir resital sergilerken, O’nun defolarını Alex’in fazlalıkları kapattı. Kaptan hem coştu hem coşturdu. Gökhan, Semih ve Uğur Boral da ona eşlik etti. Uğur neredeyse kafayla ‘hat trick’ yapacaktı.

Ligin en diri takımını üstelik iki kez geriye düştüğü maçta dize getirmek, bir silkenişin, bir dirilişin, bütünleşmenin işareti olabilir mi bilemem!
Bu umuda tutunanlar, bir hafta geçmeden derin bir hayal kırıklığına düşebilirler ama Kadıköy uzun zaman sonra ilk kez her şeyiyle Kadıköy’dü.
Emre de herhalde ‘lacivert’ ile ‘kırmızı’ arasındaki keskin farkı iyice ezberlemiştir.