Kıvırma noktası

Haberin Devamı ›
Bir teranedir aldı yürüdü. Aklı başında birkaç yorumcu hariç, “duayen, kompetan, usta, üstad, hoca” lakaplı ne kadar yorumcu varsa bunu diline pelesenk yaptı. Neymiş olayımız; “kırılma noktası”.. Hmmm.. Oldukça da afili bir yakıştırma. Aslında basbayağı bir yapıştırma...
Bu zat-ı muhteremler bir Ferrari’ye sardılar, bir de Almeida’ya sardırdılar. İçinde zeka zerresi bile barındırmayan bu inkarcı teorinin ana fikri de şu: Fenerbahçe maçı kazanmadı, Beşiktaş eliyle sundu. Bu iki lejyonere de anlaşılmaz bir hınçla öfke kusuyorlar. Eğer bu hepsinin ortak ‘kıvırma noktası’ değilse, onlara maç içindeki asıl ‘kırılma’ noktalarını tek tek sayalım, saydıralım. Yazılarında ve yorumlarında yanından, kıyısından bile geçmedikleri anları hatırlatalım.
İlk kırılma noktası: Beşiktaş’ın en iyisi Ekrem Dağ’a daha maçın hemen başında çıkarılmayan sarı karttır. Kartı esirgeyen hakem de Cüneyt Çakır. Hani şu Gökhan Gönül’ü taç atarken ikinci sarıdan oyundan attığı için kutsanan, en kolay kart çıkarmakla maruf hakem. O kart çıksa, Ekrem Dağ, o pozisyondan 10 dakika sonra ikinci sarıdan oyundan atılacaktı. O kart çıksaydı çok kritik dakikada gelen mükemmel beraberlik golünü atamayacaktı. Hem de Beşiktaş 78 dakika 10 kişi mücadele edecekti ama hakem kararıyla maça ortak oldu.
İkinci kırılma noktası: Dia’nın 24. dakikada direkten dönen vuruşuydu. O gol olsa maç kırılmak bir yana kopup gidecekti.
Üçüncü kırılma noktası: Toraman’ın maçı 2-1’e taşıyan golünden hemen 2 dakika sonrası. Ferrari, ceza sahasında apaçık bir pozisyonda Lugano’yu kündeyle yere indiriyor. Bariz ötesi penaltı ve sarı kart. Cüneyt Çakır tam önündeki pozisyonu görmezden gelmeyi tercih ediyor.
Dördüncü kırılma noktası: Shuster’in bu maçların atmosferine alışık, leblebi gibi gol atan Bobo yerine formsuz Almeida’yı, Sivok yerine garaja mahkum ettiği Ferrari’yi tercih etmesi. Bu maçta bir dünya gol kurtaran Rüştü’yü oynatmak bile ağır bir riskti. Hilbert’i unutmak, Necip ve Aurelio tercihi de ayrı hikaye...
Beşinci kırılma noktası: Fenerbahçe’nin ilk 30 dakikadaki mükemmele yakın hırslı, hızlı ve inançlı futbolu... Aykut Hoca’nın üzerinde çalışılmış taktiği.
Altıncı kırılma noktası: Önceden öne geçtikten sonra bile pes etmeye hazır görünen Fenerbahçe’nin, artık geriye düştükten sonra bile pes etmeyen bir karakter dönüşümü yaşaması...