Korktu ve başına geldi
Haberin Devamı ›
Hamit’in direkte patlayan şutu bile Sarı-Lacivertliler’i kendine getirmeye yetmedi. İki takımın da pozisyona girmediği yarıda kilit adamı Albert Rieria’ydı. Çünkü ilk iki golde hem Bekir’e hem de Hasan Ali’ye asist yapan isimdi. Bekir bir kez daha çok konuşulacak ve hiç unutulmayacak bir gole imza attı. Hasan Ali’yi ‘gerçek Fenerbahçeli’ yapanın sağ ayağı olması da ilginçti. Fenerbahçe’de ilk yarıda Kuyt dışında sorumluluk üstlenen, Sow dışında ölümüne mücadele eden bir başka adam yoktu. Baroni ve Meireles hayal kırıklığıydı. Mehmet Topal da gölge boksu yapıyordu. Selçuk’un golünde ‘aslan payı’ anlamsız yerde anlamsız ötesi bir faul yapan Brezilyalı futbolcunundu.
İkinci yarıda, daha skora itiraz eden, tabelayı değiştirmeyi kafasına koymuş farklı bir Fenerbahçe bekleyenler yanıldı. Aynı tas aynı hamam; skora rağmen hâlâ isteyen bir Galatasaray, hâlâ bekleyen bir Fenerbahçe... Her şeye rağmen çarpışıp didinen ve gedik vermeyen Yobo ve arkadaşları... Oyundan çıkanlar ve onların yerine girenler de sahadaki görüntüyü etkilemeye yetmedi. Çünkü Fenerbahçe yalnızca futbol değil motivasyon, konsantrasyon, organizasyon, yardımlaşma, mücadele, hırs ve istek anlamında ezeli rakibinden eksikti. 1461 Trabzonspor kadar bile yürekli olamadı. E, bu kadar eksinin ‘artı’ sonuç vermesi de ancak ‘mucize’ ile mümkün olabilirdi. O da en azından bu maçta olmadı.
Maçın tek cümleyle özeti şu: Fenerbahçe kazanmak için hiçbir şey yapmadı, bir derbiden ve 3 puandan daha fazlasını kaybetti!