Pilavdan lapaya

Haberin Devamı ›
İki haftadır pompalanan stresle boğma ve yalan dolanla provoke etme taktiği tutmadı. Şimdi öbür klasik senaryo gündemde; aşırı bir rahatlatmayla rehavete sokma ucuzluğu... Cemaat, cemiyet, siyaset ve medyabaz ittifakı yemedi ya, şimdi de “olmadı pilav, çevir lapaya” modeli...
Aslında üzerinde tek kelime etmeye bile gerek yok. Normalde ağacın hatırladığını balta unutur ama bizim ülkemizde ağaçlar unutup baltalar hatırlar. Fenerbahçe’nin de çok ciddi bir ‘hafıza’ sorunu olduğundan şunu bir kez daha hatırlatmak istedim; “Ne maç bitmeden maç biter, ne de lig bitmeden lig.”
Ekranları, köşeleri parselleyen ‘rüzgar gülleri’ pazar gecesinden itibaren Fenerbahçe’yi ‘erken şampiyonluk’ tuzağına çekme gayretinde... Utanmadan, sıkılmadan pohpohlayıp, üfürüp duruyorlar. Çünkü amaç gevşetmek ve yavşatmak.
Hem de ortada daha koskocaman bir 90 dakika dururken. İçeride ya da dışarıda ne fark eder? Hem de rakip kaybedecek hiçbir şeyi olmayan rahat bir Trabzonspor ise. Ve bu rakibine 3-1 gibi net bir skorla kupayı vereli daha birkaç gün olmuşken.
Fenerbahçe camiasında herkes şunu kafasına iyice yazsın; onca gürültü ve patırtısına rağmen, Ankaragücü maçı, bu maçın yanında çerez kalır. Disiplinden, mücadeleden, dikkatten, ciddiyetten, hamleden, yardımlaşmadan, konsantrasyondan, motivasyondan verilecek en küçük tavizin bedeli çok travmatik olur. Diğerlerine de benzemez.
O yüzden yönetim, Daum, futbolcular ve de taraftarlar bu şamataya ve safsataya kulaklarını tıkayıp sadece bu maça odaklanmalı. Alsınlar daha dumanı üzerinde tüten kupa finalini, Samandıra’da döne döne, bıkana kadar izlesinler. Trabzonspor’un ne yaptığını ve kendilerinin ne yapamadığını saniyesi saniyesine ezberlesinler.
Bu sezon nasıl biterse bitsin ama bu garabet tablo bir daha asla tekrarlanmasın. Herkes sadece işini ve sadece olması gerektiği kadar yapsaydı, Fenerbahçe şampiyonluğunu haftalar önce ilan etmiş olurdu. Bu durum bizzat kendisinin eseridir.
Son olarak hazım ve sindirme güçlüğünün öfkesiyle ahlak simsarlığına soyunanlara Bertrand Russel’dan gönderelim “İnsanlığın iki tür ahlakı vardır: biri sözünü edip uygulamadığı, diğeri de uygulayıp sözünü etmediği.”