Puan farkı 15 olsa ne yazar?
Haberin Devamı ›
En azından Fenerbahçe bu söylemi haklı çıkarmak adına elinden geleni yapacak gibi görünüyor. Rize’de son birkaç dakika hariç, ilk yarıda ortaya koydukları manzara, gelecek adına iç karartıcı. Ev sahibi ekip ilk 13 dakikada bir anda 3-0 farkı yakalayabilirdi. Şampiyonluk kovalayan, üstelik haftada sadece tek maç yapan “büyük takım” bu kadar ‘saçma ötesi’ goller yemez, yiyemez.
Havaya girmek yerine havalara girmeyi tercih edenlere, Fethiyespor’un tarihi ve okkalı tokadından bile ders çıkaramayıp rehavet denizinde yüzenlere şunu hatırlatalım: Fenerbahçe’nin ikinci yarıdaki Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Eskişehir gibi çok önemli maçları deplasmanda...
Yanal “son dakika galibiyetleri tesadüf değil” derken yüzde yüz haklı. Ben de tesadüf olmadığını gördüğüm için “Neden bu işi hep son dakikaya bırakıyor bu takım” diye soruyorum. Neden birinci dakikadan itibaren maça asılmak yerine gol yemeyi bekler, hatta bunun için özel çaba gösterir? Bu sorular yanıtını bulmadıkça, puan farkı 9 değil, 15 olsa ne yazar? Palavradan övgülerle şişinirken, üst üste iki mağlubiyet alırsın, tribünler de, top şansı da aleyhine döner, o stres altında çözülür gidersin.
Bir de şu Webo meselesi var. Yazık. Emenike’den de, Sow’dan da çok daha faydalı ve efektif bir golcü. O oyundayken bu ikisini de rahatlatıyor, çünkü ileride sırtı dönük oynayabilen tek adam. Suçu herhalde onlardan daha ucuz olmak. Başka hiçbir mantıklı açıklaması yok.
Haftalardır kendinden bile firarda olan Baroni’nin bir gol bir asistle 3 puanı kurtaran adam olması da herhalde bir Karadeniz ironisiydi.