Tez konusu

Haberin Devamı ›
Önce aklımıza bir çırpıda gelen ilginçlikleri alt alta sıralayalım. Mesela Galatasaray-Fenerbahçe kupa rövanşı. Sahaya yağmayan madde yok. Hatta 2 metre boyunda bir de boru var. Sadece bir gazete görüyor bunu, yayıncı kuruluş nedense saklıyor.
Song’un Semih’e yerdeki tekmesi tartışılmadığı gibi, dağıtılan özet görüntülerden de ayıklanmış. Hani miyop ya da hipermetrop olsanız bile dudaklardan okunabilecek bariz ve galiz küfürler, Fenerbahçeli futbolcu değilse yapan yine itina ile sümenaltı.
Sahalar patates tarlası mı, statlarda tuvalete bile gidilemiyor mu? Futbolcular paralarını mı alamıyor? Kulüpler dibe mi vuruyor? Geçiniz.
Kendi ağızlarından itiraf ettikleri gibi; onlar grayderlerle birilerinin önündeki çakıl taşlarını süpürmekle, yolunu açıp, asfaltlamakla meşguller. Molozları da başkalarının yoluna yığarak.
Serdar Kulbilge gol mü yedi, dönersin yedek kulübesine Volkan’ı gösterirsin; “gülerken yakalar mıyım?” acaba cinliğiyle. Uğur saha dışına mı alınmış, O’na ve Zico’ya odaklarsın kameraları dakikalarca, hem de sahadaki maçı bırakma pahasına... Arda ve Kalli ise konu; görmezden, vermezden gelir, pas geçersin.
Fenerbahçe aleyhine ‘hata’ mı yapmış, ‘olur öyle’ şefkati gösterir, çaktırmadan da gaz verir, hatta dolaylı ‘aferin’ dersin. Tersi olmuşsa canlı yayında hiç sektirmeden darağacını kurar, sonraki maçlar için gözdağı verirsin.
Biri Alex’i getirmiş 5 milyon dolara. Biri Lincoln’e O’nun 4-5 katı bonservis vermiş. Bir kere bile “Suat Usta neden oynamıyor?” dememişler ama İlhan Parlak takıntı olmuş mesela. Carrusca’yı, Ailton’u tartışmamışlar ama Deivid karın ağrısı.
Biri, taraftarının desteğiyle stadını yenilemiş, 80 milyon dolar harcamış. Birine de milletin arazisi üzerine, devlet tarafından stat yapılıyor. Alkışlanan ortada.
Biri, ofsayt goller, ucuz penaltılar ve ıskalanan kartlarla lider. Diğeri tam tersine rağmen yakın takipte. Tartışmaya dilleri bile varmıyor. Gerçekler şefkatle karartılıyor, gündemden kaçırılıyor.
Biri, bu şartlarla açık önde gidince ‘kalite’ süperden ‘hiper’e geçiyor. Diğeri bu şartlara ‘rağmen’ arayı açtığında ‘kalite’ dibe vuruyor. Yani Fareli Köyün Mavalcı’ları.
Meydanı da Medya’yı da boş bulup, salla babam salla rahatlığı. Ne diyordu Adnan Sezgin; “Yaptıklarımız tez konusudur!” Bence son derece yerinde ve çok haklı bir söylem. Ancak son 10-15 yılı her şeyiyle kapsayacak şekilde.
“Tez konusu Galatasaray ise gerisi teferruattır” ne de olsa!