Yoğuşmalı derbi

Haberin Devamı ›
Didişmesi, çekişmesi, taşlaşması, tartışması, kapışması, dalaşması, harlaşması, hırlaşması, horlaşması, dalaşması, dolaşması, boğuşması, yoğuşması, küfürü, kafiri bol bir derbiydi. Bu kadar bolluk içinde en az olan şey de futboldu. En az futbol vardı.
Kazım aklını sadece futbola verebilse, Anelka ve Ferdinand özelliklerini üzerinde taşıyan bir gol canavarına dönüşür. Ama kendine hükmen mağlup. Karavana şutlar değil bahsettiğim. Buna rağmen sahanın en iyilerinden biri...
Fenerbahçe hem oynamaya çalıştı hem de oynatmadı. Panik atak oynayan takım Galatasaray’dı. Hem de son 10 yılın özgüveni en yüksek, Kadıköy sendromu en az olan takımı.
Alex maçı koparan, maça mührünü vuran ustalar ustası ayaktı. Carlos’un ‘feyk asist’ini sağ ayağıyla, kendi yarattığı penaltıyı da soluyla gole çevirdi. Leo’nun ikinci ikramını geri çevirmedi. Gevşeklik anında Hakan Balta’nın golü gelince, Sarı-Lacivertliler kısa süreli bir korku tüneli macerası yaşadı.
Carlos’un çırpma hareketine dirsek kroşe ile karşılık veren Keita oyundan atıldığında Galatasaraylılar ‘eyvah’ derken, imdada Daum yetişti ve Alex’i oyundan aldı. Güiza girdikten sonra iki klasik ‘kaçırma’ işlevini yaptı. Ancak uzatmada ‘yardımcı’ hamleyle telafi etti.
Fenerbahçe takım halinde çok koştu, çok mücadele etti, çok iyi yardımlaştı. Sözün özü; Kadıköy’de sürprize geçit yok!