Arama

Popüler aramalar

Nereden nereye!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Sezon başladığında 4. yıldızı takmayı ve üst üste 3. şampiyonluğu kutlamayı planlayan, kendinden emin bir camia vardı. Birini Kadıköy’de kaldırdığı, birinde Kadıköy’e omuzunda apoletiyle gittiği 2 şampiyonluğu geride bırakmış, o coşkuyla bu yılın mutlak favorisi olarak lig sahnesinde yer almış bir takım. Dün akşam Elazığ’da ise lig ve Avrupa hedeflerini tek tek yitiren ve Şampiyonlar Ligi şansını sürdürebilmek için düşmemeye oynayan bir takım karşısında kazanmak zorunda olan ve bunun için ayakta durmaya çalışan bir takım.

Mancini yine farklı bir onbirle çıktı. Kadro değişiyordu ama sıkıntı yerinde sayıyordu. Galatasaray 10 kişi kalan rakibi önünde ecel terleri döktü. Ancak 3 puanı zor da olsa alarak ikincilik koltuğuna oturdu. Takımın içinde maçı isteyen oyuncular çoğunluktaydı. Selçuk gibi, Burak gibi, Muslera gibi, Semih ve Melo gibi. Bu isimler Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde olması gerektiğinin bilincinde ter döktüler sahada. Sneijder maçı koparacak pozisyonları cömertce harcadı. Barış Şimşek’e gelince... Kasımpaşa-Beşiktaş travmasını yaşayan bir hakemin maçın başında yaptığı hata inanılır gibi değil doğrusu. İvesa’nın Hayroviç’i indirmesi net penaltı ve kırmızı karttı. Maçın o ilk dakikalarında Şimşek’in kafasında hangi tilki yer etti de pozisyona devam dedi acaba?

Bu sezonun geneline bakarsak ego çekişmesi sonucu düzgün giden arabanın tekerine çomak sokarak adeta kendi ayağını kurşunlayan zihniyet, avucunun içindeki rakibine kaptırdı. Gelen her kazanım sonrası zafer kendi evlatlarını yedi. Ve top bu sene çizgiyi geçmedi. Çileğiyle geçmedi, Mancini’siyle geçmedi, onları yönetmek için sürekli atama yapanlarla geçemedi. Saha başarısını kendinden menkul sayanların hesabı tutmadı. Sonuç ortada, bugün 20. şampiyonluğu kutlamak yerine Elazığ’da ecel terleri dökerek gelen bir 3 puana sevinmek... Peki sorumlu kim?