Real-ite

Haberin Devamı ›
Galatasaraylı futbolcular için bu bir sınav değil onur ve gurur mücadelesiydi. Terim oyuncularını bu şekilde eğitmiş ve yönlendirmişti zaten ve felsefe netti: “Kaybetmekten korkmayın.”
Ama karşımızda da futbol endüstrisinin en önemli firması vardı; İspanyol devi ve Şampiyonlar Ligi’nin favorisi Real Madrid. Bünyesindeki isimleri alt alta yazdığınızda panolara sığmayan bir marka. Yine de Galatasaray ilk yarıyı hiç de hak etmediği bir skorla kapattı. Bu 45 dakikanın özetinde golleri kaçıran da, ne yazık ki yiyen de bizdik. Benzema’nın attığı basit gol, Eboue’nin kaçırdığı mutlak pozisyon, bu yarıyı özetliyordu aslında. Fatih hoca korkmadığını göstermiş, Real Madrid’i ayrı tutmamış, kazanan kadrosunu Bernabeu’da da sahaya sürmüştü. İlk yarıda Drogba’nın iki kritik şutu ve Khedira’nın hentbol resitali akıllarda kalıyordu. İkinci yarıda Terim Sneijder’i oyundan alıp kanatları daha aktif hale getirmeyi planladı. Ama bu değişiklik bize arzuladığımız saha üstünlüğünü getirmekten uzak kaldı. Maç boyunca tüm takdir haklarını Real’den yana kullanan Norveçli hakemin yarattığı faul sonrası gelen 3. gol ne yazık ki gecemizi kararttı. Galatasaray kendi saha gücü ve çilekleriyle Şampiyonlar Ligi macerasını düne kadar aslanlar gibi sürdürdü. Bu seviyede mücadelenin sağlam savunma gerektirdiğini de gördük. Ama sonuç olarak bir dünya devine kaybettik.