Derbiye yakışmadı!

İlk yarıda bir elin parmaklarını aşan sayıda korner kullandı Fenerbahçe. Elbette önemli bir başarı bu. Ama bu kadar kornerden bir gol bile çıkaramamak hayli düşündürücü doğrusu. Şüphesiz, takım adına bir zaafiyet belki bu durum, ancak burada her kesten önce kornerlerin tamamında topun arkasına geçen İrfan Can Kahveci'nin kendisini sorgulamasıdır.
Haberin Devamı ›
8'de Gustavo'ya 22'de Crespo'ya Weghorst'un yaptığı sarı kartlık haraketleri görmezden geldi Volkan Bayarslan. Tıpkı 28'de Gustavo Lingoln'e yapılanı görmezden geldiği gibi. Keza her fırsatta kendisini deyim yerindeyse söz ve mimikleriyle eleştiren Josef'i de görmezden geldiği gibi.
İlk yarıda elbette her yönüyle üstün olan taraf Fenerbahçe'ydi. Deyim yerindeyse deplasman takımı gibi oynadı Beşiktaş. Pedro arkadaşlarının temposuna ulaşsa, Valecia ve İrfan Can final anlarında doğru tercihlerde bulununabilse daha ilk yarıda dilediği skora ulaşabilirdi sarı lacivertliler.
İkinci yarıda tam bir "Pata" oyunu izledik maalesef. Maçın son dakikaları hariç genelde üstün taraf Fenerbahçe'ydi. Ama bu üstünlüğün skora yansımasını bence Jorge Jesus'un tercihleri engelledi. Böyle bir maçta Aloiski dururken Lingoln'u savunmanın solunda Ferdi'yi de sağda oynatmak çok lüks kaçtı doğal olarak.
Haberin Devamı ›
Valencia'yı ilk kez bu kadar kendine oynayan, takım ruhunu zedeler bir performans sergilerken gördüm. Bu da kaçınılmaz şekilde Fenerbahçe'nin ofansif yönden aksamasına, kalitesinin karşılığını vermekten uzak kalmasına yol açtı. Sayın Jesus gibi bir teknik direktörün bu açmazı uzunca zaman seyretmesini kendisine yakıştıramadım doğrusu. Pedro ve Valencia'nın hayli uzun bir zamana yayılan etkisizliğine Michy Bathsuayi ve Serdar Dursun kartlarıyla müdahale etmemesi yakışmadı kanımca Portekizli teknik direktöre.
Açıkçası, "Dağ fare doğurdu" denilen kategorisine giren bir derbi maçı izledik dün akşam. Büyük ihtimalle bu skor ve sonuca ençok sevinenlerden biri de hakem Volkan Bayarslan'dır. Bitiş düdüğünü "Oh, Rabbim, sana şükürler olsun" der gibi çaldı deyim yerindeyse.