Geleceği kurtarma adına

Haberin Devamı ›
Beşiktaş, 101. yılında yaşadığı bunalımı henüz hafızalardan silemeden şimdi de Jean Tigana dönemi sonrası ortaya çıkan sendromla uğraşmak zorunda kalacak. Fransız teknik adamın, takımın başına geçtiği günleri hatırlayın... Del Bosque ve Rıza Çalımbay’ın ardından kulüpte tam bir kaos havası hakim, yönetim kendini kurtarmak adına çeşitli gündem değiştirme taktikleri (Gordon Milne’i ingiltere’den getirme) deniyor. Taraftar Bolton maçında bölünerek, patlıyor: Yönetim istifa... Denize düşen yönetim, yanlış bir hamleyle Tigana’ya sarılıyor. Krizin getirdiği panik havası içinde Fransız çalıştırıcı nasıl bir teknik adam olduğu incelenmeden takımın başına getiriliyor. Oysaki Tigana’nın ‘yarışmacı’ değil, daha çok ‘yetiştiren’ bir teknik adam olduğu tespit edilse belki de tercih Fransız’dan yana kullanılmayacaktı. Yaklaşık 15 senedir hocalık yapan Tigana; Henry, Giuly, Trezeguet gibi ünlü yıldızları dünya futboluna armağan etti ama sadece 1 lig şampiyonluğu (1997 Monaco) kazanabildi. Belki biraz daha zamana ihtiyacı vardı ama 100. yılın ardından tekrar ‘gerileme devrine’ giren Beşiktaş’ın bu krediyi verebilecek durumu var mıydı, o tartışılır. Ayrıca Tigana, kulübede taktik ve oyunu okuma açıdan hiç ışık vermedi. Şampiyon kiminle olunur?Şimdi çok kritik günler yaşanıyor, Siyah-Beyazlı camiada. Yapılacak bir hata daha kulübü iyice gerilere götürecek. Beşiktaş yönetiminin artık şunu anlaması gerekir: Zaferler gerçek savaşçılarla kazanılır. Ricardinho, Delgado gibi etliye-sütlüye karışmayan oyuncularla şampiyonluklara ulaşmak ancak peri masallarında olur. Şampiyonluklar; ibrahim Üzülmez, İbrahim Toraman, Koray, Serdar gibi futbolcularla kazanılır. Tribünlerin en büyük şikayeti de 100. yıldan sonra sahada mücadele etmeyen, ruhunu kaybetmiş bir takım görmesi yönünde zaten. Her savaşı bir taraf kaybeder ancak savaşmadan kaybetmek çok acıdır. Sanırım o zaman ‘sevinmek için sevmeyen’ Beşiktaş taraftarı da yenilgiye rağmen takımını alkışlayacaktır.Platini istifa!Fenerbahçe lig ikincisinden, dokuzuncusu da dahil olmak üzere 8 takıma yenilmeden ve hepsini en az 1 kere mağlup ederek, şampiyon oldu. Bu tablo, sportif anlamda Sarı-Lacivertliler’in kutlanmayı hak ettiğini gösteriyor. Ancak Fenerbahçe yönetiminin bu yolda ortaya koyduğu tablo ve kullandığı yöntemler -kendileri de bu durumdan çok şikayet ediyor ama- futbolu kirletmekten başka bir şeye yaramaz. “Ulusoy istifa. Biz bu başkanla şampiyon olamayız’ diye diye şu anki mevcut federasyon başkanı döneminde 3. şampiyonluğa uzandılar. Fenerbahçe ligin en iyi kadrosuna ve şampiyonluk için en büyük şansa sahipti. Oldu da... Ortamı germeye hiç gerek yoktu. Gerek olsaydı zaten o zaman “Platini istifa” diyerek, Avrupa Şampiyonu olunurdu. Yoksa ne gerek vardı yüz milyonlarca dolarlar harcayıp, Ronaldinho’lu Gerrard’lı, Kaka’lı, Drogba’lı kadrolar kurmaya... Ancak idarecilerin bu tavırları Sarı-Lacivertli taraftarları bağlamaz. Çünkü yönetimin nasıl davranacağı ya da nasıl bir yol izleyeceği konusunda onlar karar vermiyor. Onlar doyasıya zaferlerini kutlamalı ve şampiyon bir takıma sahip olmanın gururunu yaşamalı.