Arama

Popüler aramalar

Çarşamba'yı bekleyin...

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Fatih Terim maçtan önce klasik jestini yapıp İspanya 11’ini basın mensuplarına aktarırken açıkçası hem şaşırmış, hem de sevinmiştik. Bir çok sakat oyuncuyla beraber, kadroda mecburen bazı değişiklikler yapması bekleniyordu. Ancak Nihat ve Semih’in aynı anda forma giyecek olması, İspanya cephesini bile ters köşeye yatırmıştı.
Bu iddialı kadronun Avrupa Şampiyonu karşısında emin olun şansı vardı. Milli Takımımız’ın, özellikle de böyle dişli bir rakip karşısında maça iyi başlayabileceğini umut ediyorduk ve öyle de oldu.
Belki de en büyük hastalığımız bu; yakalanan fırsatları, açık ve net pozisyonları değerlendirememek. Ama elin oğlu affetmiyor. Zaten İspanya biraz daha kendi kimliğiyle maçı sürdürseydi, ilk yarıda pozisyonlar bulabilirdi. Ama öyle olmadı. Futbol oynayan bizdik, pozisyon bulan bizdik, ilk yarı sonunda Volkan henüz terlememişti bile.
Herkesin beklentisi ilk devredeki akıllı oyunun, kısa pasların, az hatanın karşılaşmanın ikinci yarısında da devam etmesiydi. Nihayetinde matematiksel hesap yapılırsa, deplasmanda alınacak 1 puan bize çok yarar sağlardı. Ay-Yıldızlılar, belki de hakemin görmediği ofsayt pozisyonuyla geriye düştü. Ama açık söylemeliyim ki, ben bu takımı beğendim.
Bu kadar eksiğe rağmen geri dörtlünün özverisi, orta alandaki yıldızlarımızın rakibe uyguladığı pres, ikinci maç için umut verici.
Dedik ya, ‘maç kazanmak için gol atmanız gerekiyor’, umarız ki çarşamba günü bizi grupta daha rahat bir pozisyona sokacak bir skor elde ederiz.