Arama

Popüler aramalar

Söyleyin kim suçlu?

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Özümüze döndük! Avrupa’da mücadele eden son 2 takımımız da elendi ve yine, bir sonraki sezonlara 5 değil de 6 takımla katılma fırsatını elimizin tersiyle ittik. Bu sonuçlara da artık alışmamız, elenme şekillerini de kabullenmemiz gerek. Neticede futbol bu, yenmek de var yenilmek de. Ama ne yapıyoruz biz, yine etiği bir kenara bırakıp, futbolun bir eğlence bir spor olduğunu unutup ona buna sallıyoruz. Hakemleri asıyoruz, çerçeveyi ıskalayanları acımasızca eleştirip ağlatıyoruz ve bize göre koşmadığına ve mücadele etmediğine inandığımız oyuncuları ‘vatan haini’ ilan ediyoruz.

Yanlış yapıyoruz! Çünkü burada suçlu olan ne ‘gariban Güiza’dır ne de ‘hırsız İtalyan’. Bana göre suçlu 3 kez üst üste lig şampiyonluğunu vaat eden zihniyettir. Suçlu, seçim kazanmak uğruna 4. sınıf yabancıları ülkeye getirip şov yapanlardır. Suçlu, çorap değiştirir gibi kadro değiştiren yönetim tarzıdır. Suçlu, her yıl vagon dolusu dövizi yabancı hocalara ödeyip genç teknik adamlarımızı görmemezlikten gelenlerdir.

Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin yakaladığı en büyük başarılar istikrarla gelmiştir. Bu nedenle sistemli bir şekilde, istikrara yatırım yapılmalıdır. Önemli olan, inandığınız genç bir kadroya 3-5 yıl dokunmamaktır, her getirdiğiniz hocayı 2-3 yenilgi sonrası ülkesine postalamamaktır. Zira, Türkiye’ye kim gelirse gelsin, şampiyon hiç değişmedi, sanki uzun süre de değişmeyecek gibi. Zaten değiştiği andan itibaren ‘Türk Futbolu kurtuldu’ demektir...

İki üç cümle de iki güzide kulübümüzün teknik direktörleriyle ilgili sarfedeceğim. Benim tanıdığım Daum bu değil. Herkes iyi bilir, onu en iyi ben tanırım. Bursaspor maçında arkasını dönüp taraftarlarla dalaşması kendisine yakışmadığı gibi, Lille maçlarında yaptığı taktik hatalar da inanılır gibi değildi. Acaba Daum tam olarak işine konsantre olamıyor mu?

Frank Rijkaard’a gelince... Rijkaard’mış, Barcelona’yı çalıştırmış, onu eleştirmeden önce 2 kez düşünmek gerekirmiş. Kusura bakmasın ama önceki gün Ali Sami Yen’de bir enstantaneye fena halde kafayı takmış durumdayım. Sen dakikalarca değişiklik için bekle, karşılaşmaya müdahale etme, maç ve tur elden gitsin, sonra genç Dos Santos’u(!) oyuna al 91. dakikada. Bu da yetmez gibi Meksikalı’yı el hareketinle “Göreyim seni koçum” şeklinde havaya sok! Buna sadece ‘yuh’ derim ve yazımı ABD Alabama Üniversitesi’nde 25 yıl Amerikan Futbolu koçluğu yapmış Bear Bryant’ın müthiş bir cümlesi ile tamamlamak isterim; “Krizde, hiçbir şeyin ve hiç kimsenin arkasına saklanma, seni nasıl olsa bulurlar...”