Arama

Popüler aramalar

1- Fit değiliz

Tabii ki genelleme yapıyorum. Ama işin uzmanı herkesin bildiği, herkesin söylediği gerçek şu ki sahadakiler iyi sporcular değil. Yetenekli futbolcular ama tam teşekküllü iyi antrene edilmiş sporcular değil. Hiddink bunu en başından bu yana söylüyor. Depar sonrası nabızın normal seviyeye dönüş süreci Avrupalı meslektaşlarının çok ötesinde, geç. Durum böyle olunca geri kalan her şey boşa gidiyor tabii. Başka bir şey söylemeye gerek kalmıyor...

Haberin Devamı

2- Milli Takım'la bütünleşemedi

Maçtan sonra açıklamasında sanki Milli Takım Teknik Direktörü değil de bir spor yazarını izliyoruz. Maçı anlatıyor.. Ve Türkiye’de nelerin eksik olduğunu söylüyor. “Çok duygusalsınız. Hırvatlar’ın çok iyi oyuncuları var. İyi liglerde iyi takımlarda oynuyor vs.” Bunların tamamı doğru olsa bile Hiddink’in söylemesi gereken bu değil. Orada takımın şefi, Milli Takımlar Sorumlusu olarak bulunuyor. Ama herhangi bir sorumlu gibi konuşmuyor. Kendisini soyutluyor.. Ve eksiklerimizi anlatıyor. Halbuki bizim orada bir sorumlunun açıklamalarına ihtiyacımız var. O ise takımın bir parçası gibi değil.

Haberin Devamı

3- Hollandalı esnek değil

Belçika maçında duran toplarda yanlış bir adam adama savunma taktiğiyle oynuyoruz ve Fellaini, Ömer Erdoğan’ı kale önünden uzaklaştırıyor. Van Buyten de golü atıyor. Aynı hatayı Play-Off maçında yapıyoruz. Burak, Corluka’yla adam adamada kayboluyor ve golü yiyoruz. Hatalar tedavi edilemiyor.

Hırvatistan maçında ilk 11 ideal bir seçim olabilir kağıt üzerinde. Ama yürümüyor işte. Hiddink 90 dakika boyunca hiç oynamıyor sistemle. Orta saha çıkıyor, orta saha giriyor. Forvet çıkıyor forvet giriyor. Hiç yürümeyen bir sistem 90 dakika değişmeden kalıyor. Bu eğer umursamamazlık değilse, katılıktır... Duruma şartlara göre esneyemeyen ancak kırılır.

4- Şike operasyonunun etkisi

Fenerbahçeli oyuncular feci durumda. Volkan, Gökhan, Emre kendi normal standartlarının çok çok gerisinde. Teknik kadro bunu sezemedi. Gökhan’ın ayakta duracak hali yok. Sorununun daha çok kafasında olduğu belli. Corluka’nın attığı çalımda aslında kendisine çalım atan Gökhan. Eğer Oğuz Çetin bunun sinyallerini Gökhan’ın bakışlarından anlayamıyorsa bu işi yapmamalı. Halbuki oyuncu ruhundan anlayan iyi bir teknik ekip sadece Fenerbahçeli oyuncuların üzerinde psikolojik bir çalışmayla onları kazanabilir, normal performanslarını katlayabilirdi. Hiddink’in hep şikayet ettiği duygusallığımız burada bir silaha dönüşebilirdi. “Çıkın ve Euro 2012’yi hak edin. İnsanlar sizin milli forma için nasıl savaştığınızı görsünler ve sizi alkışlasınlar. Bu şike soruşturmasının izlerini silmek elinizde.” Futbolda böyle bir başarı depremin, kaybettiğimiz askerlerimizin acısını silemez. Ama futbolla ilgili acıları futbolla silmek mümkündür.

5- Hiddink'in bulamadığı

Hiddink’in hep şikayet ettiği duygusallığımız bizim başımıza çok iş açtı. Bu durum tedavi edilmesi gereken bir haldir. Buna hiç kuşku yok. Ancak muharebe sırasında yapılması gereken tüm silahları kullanmaktır. Uzun vadede bizim için sorun olan ve düzeltilmesi gereken duygusallık kısa vadede bir silah olarak kullanılabilirdi. Hiddink bunu reddetti. Hem maç öncesinde hem de maç sırasında. Onun planı sıfır pozisyon, sıfır şut, yumuşacık bir takıma yol açtı. Evet Terim’den özellikle İsviçre maçındaki duygu kontrolü çabaları nedeniyle çok şikayet etmiştik. Çünkü utanç verici bir durum ortaya çıkmıştı. Ancak geçen cuma günkü performans da az değil yani... Birisi kontrolsüzlüğün zirvesiydi, bu da ruhsuzluğun. Gürcistan’a yenilmiş, Yunanistan’a gol atamamış, Malta’dan gol yemiş bir takımdan 3 yedik. Pozisyon bulamadık... Çünkü Hiddink tıpkı ilk Fenerbahçe deneyiminde olduğu gibi bize uzak kaldı. Avustralya’nın fizik gücünü gereksiz ekstra çabadan arındırarak başarılı olmuştu. Kore’nin hiyerarşisini bozarak ama adanmışlıklarını kullanarak. Rusya’nın organizasyon becerisini temel alarak. Bizim hücum isteğimizi, heyecanlı
oyunumuzu ve duygusallığımızı ortadan kaldırmak gerekliliğinin altını çizdi hep. Ama oyunumuzu şahsiyetini neye dayandıracağını bulamadan ayrılacak buradan.

Haberin Devamı

Şimdi ne olacak?

Geçen hafta altını çizmeye çalıştım. Şimdi tekrarlamalıyım. Milli Takım teknik direktörlüğü başlı başına bir iş değildir. Ligin kalburüstü teknik adamlarından herhangi birisinin yapabileceği bir yan iştir. Yine tekrar etmek gerekirse Burak Yılmaz hem ligi, hem kupayı hem Avrupa’yı hem de Milli Takımı aynı aynda götürüyorsa, Şenol Güneş de çok iyi götürür. Teknk direktörlük de bir form işidir. Milli Takım teknik direktörlüğü insanı paslandırmaktan başka bir işe yaramaz. Şenol Güneş bu mesleğin duayeni ve en başarılı kulüp takımların birinin hocası olarak... Abdullah Avcı da hali hazırdaki milli takım jenerasyonunun alt yapılardaki hocası olarak bu göreve adaydır... Yeter ki kulüp takımlarındaki işlerini bırakmasınlar...

Haberin Devamı
Yazarın Diğer Yazıları
Tümü

‘’Buradan devam!‘’

15 Kasım 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI