‘’Kısır döngüye dönüştü!‘’
Fenerbahçe’nin 11 haftada 11 farklı kadroyla seçtiği baskı/direkt oyun yöntemi ligin başında işe yaradı. Özellikle 0- 0’da ve skor avantajı varken. Ama özellikle 0-1’de eğer savunma 3’lüsü önde rakibi kapayıp çıkışları engelleyip, akın yenileme konusunda bir avantaj sağlayamıyorsa çok riskli sonuçlar doğuruyor.
Trabzonspor maçının başında ve geçen hafta 75 dakika Alanya’yı çıkartmazken bunu çok iyi yapmışlardı. Ancak önce Trabzon’da, ‘maç 23’te bitti’ mesajını takıma verince…
Üstüne de Alanya’ya karşı üretemeyip ilk açıkta rakip golü bulunca psikoloji değişiyor. Üstüne hem geçen hafta hem de bu hafta ilk 2 kaleyi bulan şut gol olunca… Psikoloji iyice bozuluyor. Kim ve Szalai çok iyi oyuncular ama Bonucci-Chiellini tecrübesinde değiller kuşkusuz. Psikolojileri sağlam kalamıyor.
Sorun 3’lü savunma değil
Böyle olunca dün iki sorun ortaya çıktı:
1- Öncü hamle/geri çekilme tercihlerinde hem hata yapıldı, hem bireysel hareket edildi, hat bozuldu
2- Rossi (1.70), Pelkas (1.75), Valencia (1.77) üçlüsüne sürekli savunmadan uzun top atıldı.
3- Bu iki sorun birbirini tetikleyen bir kısırdöngüye dönüştü. Yani Konyaspor ‘kapanalım nasıl olsa gelemezler’ dedi. Halbuki kapanarak 2-0’ı koruyamayız dedirtmek lazım. Fenerbahçe’nin sorunu 3’lü savunma değil. Baskı/direkt oyunu orta sahasının tamamlamakta zorluk çekmesi. Rotasyon sakatlık vs. sebebiyle form tutamama… Bu stratejiyi 4’lüyle de oynasanız sorun aynı sorun.
Soner’in golde Guilherme’nin serbest vuruştaki olağanüstü becerisi sonrası Palut’un alan oyununun Fenerbahçe’nin tüm sinir uçlarına dokunduğunu söyleyebiliriz. İlk yarıda farkı büyütebilirlerdi. 4’lü de olsa böyle olurdu.
‘’Beşiktaş standardı‘’
Terim’in Lokomotif maçının başlangıç kadrosunu kullanmasını bekliyordum. Final kadrosunu kullandı. Bu ön alan baskısıyla başlayacak Beşiktaş’ı karşılamak açısından karışık bir durum yarattı. Lokomotif’e isabetli şut çektirmeyen merkezde hiç açık vermeyen oyun olmadı. Beşiktaş sıklıkla sızma yaptı. Bütün sahayı kullanmak istediler. Beşiktaş’ı geri koşturmak... Hatta maçın başında rakibi karşılarken 4-5 kişiyle rakip alana geçtiler. Ama Beşiktaş orta sahası sabırla Pjanic’in sürekli dolaşıp boşa çıkmasıyla bunu aştı. Ghezzal ve Rosier tandemine topu geçirdikleri her seferde de pozisyon buldular. Batshuayi pres gücü seviyesinde bir bitiricilikte değildi.
Muslera çok kötüydü
Peki bunun karşılığında Galatasaray ne aldı derseniz? Penaltıya kadar rakip ceza sahası içinde 6 kez topla buluşma ve 0.2xG (gol beklentisi). Cica’nın şahane şutu bunu saklayamadı. Bunu ancak Muslera’ın ekstra performansı saklayabilirdi. Beşiktaş beklerini tam anlamıyla çıkarıp oyunu genişlettiği oyunda Uruguaylı da çok kötüydü. 2 golde de büyük hata yaptı diyebiliriz. Hem kenardan hem merkezden rakibe şanslar verdiler.
Bitiricilik sıkıntısı
Yani Terim’in Avrupa’da şahane işleyen sistemi aynı şekilde çalışmadı. Üstüne bir de penaltı kaçtı. Beşiktaş’ın standart oyununu son 10 dakika dışında sergilediğini söyleyebiliriz. Yine Sporting maçında olduğu gibi bir bitiricilik sıkıntısı vardı. Ama bunu oyuncu değiştirerek çözmek mümkün değil. Çünkü o kaçıranlar olmadan rakip savunmayı böyle açmak mümkün olmaz.
‘’Bence olmuyor‘’
Fenerbahçeli oyuncular yüzde 150’yle oynayıp yüzde 50’lerini verebiliyorlar. Bunun kadro mühendisliği ile ilgili nedenleri var. Bunun teknik takıntılar ile ilgili sebepleri var. Bunun vaat edilen yönetici standardında değil, aşırı tutkulu taraftar gibi davranmaktan kaynaklanan sebepleri var. Takıntılar, gerginlikler. Fenerbahçe’ye yeni bir şeyler kurdurmuyor bir türlü. Fenerbahçe 3’lü savunma oynar, bunda sorun yok. Ama 3’lü savunmadan başka bir şey oynamaz diyorsanız bu sorun; Misal, Gustavo savunma oynamak istemiyor. Fenerbahçe orta sahasının da 1 numarası. Peki en sıkışık anlarda neden orta sahadan alınıp savunmanın merkezine konuyor? Hem de yerini dolduracak kimse yokken.
Valencia neden yedek?
Neden ideal ekip sahada değilken ve bu iki elle tutulur gerçek varken ısrar ediliyor? Baskıdan, rakipten etkilenmeyen yegane oyuncu Valencia neden yedek oturuyor? Ortaya çıkan şu: Serdar Dursun ve Valencia’nın yanında bu dizilişte Mesut/Pelkas/Rossi’den biri oynar. Bunu yapmazsanız, herkes her şeyi fazlasıyla yapıp mümkün olanın yarısı kadar performans alıyor. Ancak asıl önemlisi ruh hali. Fenerbahçe sürekli olarak kendisini krize sokuyor. Kulüp hariç TFF; hakem, medya, herkes hatalı deyip her sene kadroyu ve hocayı değiştirirsen olmuyor.
Son çıkarılan yangın...
Ya her şey iyi giderken -iki sene önce bir Alanya maçında olduğu gibi bir kural hatası- mevzu çıkarıp enerjisini oraya yönlendiriyor. Olmuyor... Ya da geçen seneki anlamsız Mesut imzası gibi bir iş yapıyor... Yine olmuyor. Bu sene de belki en doğru yapıyı kurmuşken geçen hafta çıkarılan yangın. Kim’in -gerçekten saçma bulduğum kırmızısı sonrası yaratılan ruh hali. Bu ruh halinin üzerine Pereira’nın, "Bizden sizin sandığınız olmaz" ana fikirli Antwerp açıklaması. Böyle oluyor mu? Bence olmuyor.
‘’Avrupa'da başka standart‘’
Galatasaray’ın bu seneki Avrupa sahnesi standardının her maç biraz daha yükseldiğini söylemek mümkün. Ligdeki oyunla zıt bir dinamizm ve konstantrasyon var. Kompakt, birbirine yakın, topu kendi sahasında doğru kullanan bir oyun bu. Marcao-Nelsson- Taylan-Berkan karesi Avrupa Lig standardında son derece güvenli bir merkez oldu... Ligde sorunlu olan bölge Avrupa’da işliyor. Tabii Marcao’nun dönüşü sonrasında lig için de iyi bir sinyal. Neredeyse açık vermeyen bir dinamizm ve hareketlilikle oynuyorlar. Bir sızma yaşandığında da hemen toparlanıp pozisyon alabiliyorlar. Bu çok değerli. Çünkü dün rakibe isabetli şut çektirmeyen bir oyun sağladı. Hem de son derece sert, rakibin ön alan baskısı denediği elektrikli ve tempolu bir oyunda. Babel ve Barış’ın beklere yakın durarak sağladığı güvenlik de takımı rahatlattı.
Kerem’in hakkını vermeli
İkinci yarı başında aynı oyunu rakip alanda da belli oranda başarılı uygulardılar. Duran toplardan gol şansı da geldi. Ancak ön alana çıkınca Babel-Aanholt arasındaki mesafe biraz uzadı. Rybus etkili oldu. Yine de denge bozulmadı. Oyundaki dengeyi lehimize bozan Morutan’ın oyuna girişi oldu. Açıkları bulma ve hemen orayı kullanma konusunda gerçekten yetenekli bir oyuncu. Silahı, bütün bu tip oyuncularda olduğu gibi baskı altında çok hızlı düşünüp doğruyu bulabilme yeteneği. Savunma kalabalığını bir yöne çekmişken boşluğu önceden bulup oynuyor. Bu özellikle de dünkü gibi sıkışık oyunlarda fark yaratıyor. Daha fazla dakika almasına engel olan neyse bunun üzerinde çalışması lazım. Bu ona sınıf atlattırır. Çünkü farkı o yaratıyor. Kerem’in hareketliliğinin de hakkını vermek lazım.
‘’Fenerbahçe kompakt kalmalı‘’
Fenerbahçe açısından bu kriz döneminde karşılaşılabilecek en uygun rakiplerden biri gibi görünüyor. Özellikle Naiggolan’ın yokluğunda eğer Fenerbahçe kompakt kalıp Trabzonspor maçının ilk 20 dakikasındaki oyuna yakın kalabilirse, moral açısından zor Alanya dönemecine iyi girer. Trabzonspor karşılaşmasının ilk 20 dakikası dedim ama Frankfurt karşılaşmasının ilk devresi aslında daha iyi bir örnek. Fenerbahçe o maçta özellikle kanat-stoper mesafelerini çok doğru tutup, hem hücumda hem de savunmada öndeki yetenekli oyuncularını rahat ettirmişti. Bu yüzden de herhalde Mesut’un şu ana kadar oynadığı en iyi 45 dakika demek mümkün. Bu arada Pereira artık Valencia konusunda net bir karar vermeli.
Valencia vazgeçilmez
Eğer kendisi çıkmak istemiyorsa, Fenerbahçe’nin ön alan hareketliliği ve fizik gücü açısından vazgeçilmez. Listede olmayan Serdar Dursun dışında onun bu rolünü biraz olsun doldurabilecek bir oyuncu yok. Pelkas, Mesut, Rossi gibi fizik dezavantaj yaşayan oyuncuların varlığı göz önüne alındığında Valencia, vazgeçilmez. Hem de bu bahsi geçen oyuncuların teknik becerilerini de ön plana çıkarıyor. Yani o varsa, Fenerbahçe yüzde 20, yüzde 30 daha iyi bir takım oluyor. Bir diğer temel konuysa, Gustavo’nun tandemi. İrfan’ın burası için en ideal oyuncu olduğunu düşünüyorum (Eğer hazırsa). Ancak onun da buna ikna olması şart. Eğer o değilse, Sosa ve Mert Hakan arasında 90 dakika bölüşülür.
‘’En kötüsü bu oldu‘’
İki takımın da gruptaki durumu iki teknik kadronun da aklına aynı çözümü getirmiş:
Savunma sorunlarımızı çözmekle uğraşmayalım.
Çünkü rakibin ciddi savunma sorunları var.
Hücum gücümüzle maçı alalım.
Bu doğal olarak oyunu baştan bir Rus Ruleti’ne çevirdi.
‘Türkiye’de bu tip geçiş hücumu yapan yok’
Sporting Lizbon’un grubun başından bu yana sol kanat savunmasından doğan defolarını, Beşiktaş Ghezzal’la daha maçın başında 2 gol pozisyonu bularak değerlendirdi. Olmadı. Olmayınca, Sporting Lizbon, aynı şekilde Souza’nın savunma ön barajındaki yalnızlığını, hızlı, 4-5 kişilik çıkışlarla sonuna kadar kullandı. Açık konuşalım. Türkiye’de bu tip bir geçiş hücumu yapabilen bir takım yok. Bu sahneden savunmanızı unutup rakibin zaaflarında niyet ettiğiniz oyunlar başınıza bela açıyor işte.
MHK devirecek penaltı kararı
Buna hiçbirimizin hesaba katmadığı bir silah daha eklendi. Her ne kadar stoper bek arasına oyuncu kaçırabilsek de ofsayt hattını çok iyi çektiler. (9’a 0) Her sızma çabası ofsaytla sonuçlandı. Yani onların savunma sorununun içindeki bir tuzağa takıldık. Ve bunun da üstüne 3 kez (biri MHK devirecek bir penaltı kararından olsa da) aynı kornerden 3 gol yendi. Ersin’in çok iyi oynadığı maçta 4 gol buldular. 4.88 gol beklentisi buldular. 0.96’ya karşı. Üç yenilginin en kötüsü sanırım buydu.
‘’Pereira geç kaldı‘’
Pereira maça bir ön alan baskısıyla Trabzonspor’un iki kanadına da baskı yaparak girdi. Golü buldu. Mesut’la ikinci şansı da buldu. Ancak 2. bölgeye çekildikten sonra Trabzonspor’un orta sahada üstünlüğünü alması doğaldı. Çünkü Crespo Gustavo’yu destekleme konusunda yetersiz kaldı. Bu 2. bölgede tutunmalarını engelledi. Trabzonspor onları Ömür-Bakesetas-Berat üçlüsüyle geri itti. Nwakeme-Gervinho ikilisinin yarattığı tehdit Osayi-Ferdi ikilisini de tedirgin etti. 1. bölgeye çekildiler. Sonra kırmızı kart geldi ve oyun tamamen değişti.
Kim’in pozisyonu faul değil
Pozisyonun faul olduğunu düşünmüyorum ama eğer faulse bariz gol şansından direkt kırmızı kart gösterilmesi gerekirdi. Bu da Şansalan’ın dengesini kaybettiğini gösterir sanırım. Nwakame’nin özünde haklı ama usulde -tıpkı Gustavo gibi- kartı gerektiren yoğun baskısı hakemi oldukça etkilemiş olmalı. Gol içinse sadece Altay’ın hatasının değil Bakasetas’ın cesur tercihini de konuşmak lazım. Kaleci için yere adam yatırmak oraya şut çekilmeyecek demektir. Öyle olmadığını göstermek cesur bir tercih. Top takılsa dalga konusu olabilecekken kahraman oldu böylece.
4’lüye dönüp Sosa’yı alabilirdi
Kart sonrası Gustavo’nun savunmanın merkezine çekilmesi Crespo’nun yetersizliğiyle Fenerbahçe’nin tüm ön tarafının yapısı bozuldu. Tüm alan paylaşımları zincirleme olarak dağıldı. 4’lüye dönüp Sosa’yı oyuna almak bunun önüne geçebilirdi. Avcı da Nwakame oyundan çıktıktan sonra Cornelius’u oyuna almak için biraz fazla bekledi denebilir. Ama o hamleyle de net olarak oyunu aldılar. Pereira’nın hamlesi geç kaldı ve boşa çıktı.
‘’Mehmet Demirkol'dan Trabzonspor - Fenerbahçe karşılaştırması!‘’
Beklenen gün geldi çattı; Türkiye’de haftanın maçı nefes kesecek... Peki, zirveyi yakından ilgilendiren mücadelede Trabzonspor mu daha avantajlı, yoksa Fenerbahçe mi? Yazarımız Mehmet Demirkol, dev mücadele öncesi FANATİK okurları Mehmet Demirkol için iki takımı mevki mevki karşılaştırdı.
Kale - Uğurcan mı, Altay mı?
Türkiye’nin en iyi 2 kalecisi. Karşılaştırmayı çok doğru bulmuyorum. Altay karşı karşıyalarda ayaklarını kullanıp büyümede bir adım önde. Uğurcan ise yan toplarda daha iyi bir koordinasyona sahip. Köşeleri bulmak onları geçmek için yeterli değil. İki kaleciyi de ancak hamle üstünlüğünü ele geçirip, oyunu kurarak geçebilirisiniz. Öte yandan iki takımda da bu tip golcüler var.
Savunma - Tisserand’la bir adım önde
Tisserand olduğunda Fenerbahçe’nin 3’lü savunması daha iyi oluyor. Pereira’nın büyük avantajı, rakibin güçlü oyuncusuna göre bu üçlünün yerlerini istediği gibi değiştirebilmesi. Kim ve Szalai savunmadaki 3 pozisyonu da oynayabiliyor. Perez ve Bakasetas’la birlikte hücumu 5’leyebilen Trabzonspor karşısında iki kanat oyuncusunun ve Gustavo’nun yardımı önemli olacak. Savunması Trabzonspor’un en güçlü yeri değil ama orta sahayla birlikte belli oranda denge kurabildikleri için ligin az gol yiyenlerinden. Fenerbahçe’nin gel-gitli tempo oyununda kanatlar çıkarken Siopis ve Berat’ın yardımı önemi olacak.
Orta saha - Bakasetas büyük avantaj
Hamsik’in yokluğu handikap ama rakibin güçlü ve zayıf yanlarına bakıldığında Siopis’in dinamizmi de işe yarar. Avcı’nın Siopis yerine Ömür’ü tercih etmesi büyük kumar olur. Siopis’le Bakasetas çok daha rahat hücuma destek verebilir. Fenerbahçe’de hâlâ Gustavo’nun yanı tam belirgin değil. Sosa ilk tercih ama o yoksa Pereira’nın 1 numarası yok. Bakasetas rahat ederse Trabzon büyük avantaj sağlar. Onun bağlantısını kesebilirse Fenerbahçe öne geçer.
Hücum - Trabzon’un standardı var
Trabzonspor bu bölgede standardı en yüksek dereceden oturtmuş durumda. Hemen herkesten üst düzey katkı alıyor. Nwakaeme ve Bakasetas’ı markajdan çıkardıkları an baskıyı ve pozisyonları buluyorlar. Fenerbahçe ise Valencia yoksa sorun yaşıyor. Serdar Dursun’un pivot özellikleri de kullanışlı. Ama bu iki oyuncudan biri sahada olmazsa baskı yiyorlar. Geniş bir hücumcu havuzu var ama uyumlu ve garanti bir 4’lü eşleşemedi henüz.