Arabesk bir lig

Haberin Devamı ›
Almanya’da da durum aynı. İspanya’da ilk üç, hem yüzde 50’nin üzerinde hem 2 puanın. İtalya’da ilk üç, yüzde 50’nin de üzerinde, ilk iki 2 puan ortalamasının.
Bu durum büyüklerin kötü olduğunun mu işareti, diğerlerinin iyi olduğunun mu? Bu sorunun cevabını vermek kolay değil. Misal Galatasaray ve Fenerbahçe’nin Avrupa’da yürüyor olması onların iyi olduğunu gösteriyor olabilir. Öte yandan iki takımın karması diyebileceğimiz Milli Takım’ın dökülüyor oluşu da tam tersini. Burada kesin yargıya varabileceğimiz bir veri var elimizde. Diğerlerinin parlayan yıldızları. Takımınıza hangi Anadolu yıldızını alırsınız ve direkt 11’e koyarsınız? Biraz Ahmet İlhan, biraz Eneramo, belki Alper... Birkaç aday çıkar... Peki gerçekten direkt 11’de tartışmasız oynayabilecek bir tek oyuncu performansı var mı? Cevap basittir. Bu, diğerlerinin iyi olduğu bir sezon değil. Herkesin kötü olduğu, büyüklerin hiç organize olamadığı bir lig. Öyle ki, bu sene şampiyonluk kupası vermesen kimse itiraz edemez. Birinci olmak şmapiyon olmak anlamına gelmez çünkü. İşte bunun keyfini sürün. Arabesk bir keyif olsa da...
Volkan’ı nasıl kesersin?
Aykut Kocaman istifa edip Volkan’ın başını çektiği oyuncu grubu tarafından ikna edildiğinde bunun hiyerarşiyi yıkacağını, uzun vadede sorun yaratacağını yazmıştım. Topal da o gruptaydı. Kadro dışı kaldığında ne hissetti sizce? Sen hocan gitmesin diye yırtın, hocan ilk gelen oyuncuyu antrenman yapmadan senin yerine sahaya sürsün.
Ve Volkan. Volkan saha içi/dışı lider. İknada başrol oynamış. Sakatlığından kaynaklanan bir düşüş yaşıyor. Yediği gol onun hanesine yazar, kimse Bekir filan demesin.
Şimdi soru şu: Sizi ikna etmekte başrol oynamış bir oyuncuyu kesebilir misiniz?
Aykut Hoca için bu kolay bir seçim midir?
Baroni ve Kuyt kulübeye
Farklı bir galibiyet alan Trabzonspor dahil kötülerin arasında en iyisinin Fenerbahçe olduğu bir haftaydı. Tüm problemlerine rağmen ceza sahasının çevresinde oynamaya çalıştığı, ısırdığı bir oyun. Bu, bana Mustafa Denizli’nin son günlerini hatırlatıyor. Aynı istek ve hücum önceliğiyle şampiyon olduğu sezonun dahi ilerisine geçmişti Sarı-Lacivertliler ama artık kamuoyu tersine dönmüştü. Taraftar kelle istiyordu ve Yıldırım hedefte değildi. Bugünün farkı hedefte başkanın da olması.
Bu durum sezon sonuna kadar nasıl gider bilmiyorum. Ama bir şeyin mutlaka yapılması lazım. Baroni ilelebet, Kuyt bir süreliğine kulübeye gitmeli. Baroni performans olarak güvenilir bir oyuncu değil. Hiç olmadı. O forma ya ekstra bir santrforun, ya da Salih’in olmalı. Kocaman, sorunun Alex olduğunu sanıyordu ama değil. Sorun Baroni. Hep yazıp söylüyorum. O bir sürpriz yumurta. 5 maç Maldonado, 1 maç Alex. Büyük takım bu kumarı kaldırmaz. Ve eğer Maldonado olacaksa bırakın Salih olsun. O kötü oynasın.
Alex üzerine
Taraftar sinirlenir... Ve sinir anında en yakın efsane gelir akla. Alex de ağızlardan çıkan isim oldu normal olarak. Alex bir efsanedir. Heykeli gönülden dikilmiştir. Bunlara itiraz yok. Ama Alex Fenerbahçe’ye kazandırmamıştır. Bir ‘winner’ değildir.
Bir winner 3 büyük final kaybetmez. Denizli’de, Trabzonspor’a karşı Bursa’ya ve geçen sene Galatasaray’a kaybetti Alex.
Alex bir sevgilidir her zaman. Ama her zaman adı bağrılacak bir ‘winner’ değildir. Olsa bu kadar çabuk pes edip gitmezdi.
Spor dostluk kardeşlik
Bir şarkı yapmış bakanlık. Son derece güzel. Büyük sporcularımız olimpiyat şampiyonlarımız birlikte. Çok keyifli. Ama sadece o kadar. Dostluğa hizmet edemez. Neden mi? Çünkü Fenerbahçe kaptanıyla, Galatasaray ve Trabzonspor kaptanlarını o şarkının klibinde bile kol kola getiremiyoruz da ondan. Birbirlerinin formasını giydiremiyoruz. Hatta aynı mekana bile sokamıyoruz neredeyse. Bunu yapamazsak, bu klip, birliğin değil, ne kadar ayrı düştüğümüzün kanıtı olur. Maalesef...
Galatasaray dökülüyor ama...
Bir takımın ritmi her bir oyuncunun kendi mevki ve hattının dışında üstlenebildiği rol kadardır. Yani savunma ne kadar orta saha, orta saha ne kadar hücum olabiliyor. Galatasaray geçen sene bunu en iyi yapan olduğu için şampiyon oldu. Bu sene bunu hiç yapamıyor. Savunma ve orta saha geriledi. Omurga bozuldu. Şampiyonlar Ligi başarısının temelinde duran iki oyuncu Selçuk ve Burak’In rolleri ise şimdi ellerinden alınıyor.
Drogba ve Sneijder yapısal olarak Galatasaray’a katkı yapamaz. Bireysel olarak çok iş yaparlar ama genel yapıda noksanlığa bile yol açabilirler. Bu yılki Galatasaray, Terim’in kariyerinin en düşük ritimli takımı.
Sercan’ın Almancası
Muzzy İzzet milli takıma çağrıldığında Türkçe bilmiyordu. Bir seferlik olur dedik. Uzun vade kalmadı. Dolayısıyla öğrenemedi lisanı. Mehmet Aurelio’da durum daha farklı. Trabzonspor’da şakır şakır konuşuyordu. Fenerbahçe’de unuttu. Mevzu istisnadan çıktı böylece. Şimdi de Sercan... Almanca konuşuyor basın toplantısında. O toplantıda bir genç çıkıp Kürtçe konuşsa ortalık birbirine girer. Bu toprakların dili olmasına rağmen. Ama Almanca konuşması kimseye koymuyor. Mevzu onun Almanca konuşması değil. Milli takım ve TFF yetkilileri için bunun sorun olmaması. Öğrenmek istemiyorsa öğrenmez dili. Ama başka bir dilde konuştuğunda da ben itiraz ederim. Öğrenmeyecekse milli formayla açıklama da yapmasın Sercan çözüm budur.