Asimetrik transfer

Haberin Devamı ›
- Oyuncu kendisini geliştirecek bir yapı bulabiliyor mu?
Kulüpleri ve ligleri genç oyuncular için bir üniversite gibi düşünmek gerekir. Oyuncu için, ailesi, menaceri ve kendisi, var olan yeteneklerini pişirmek, geliştirmek için yeterli bir yapı ve sistem bulabiliyor mu? Türk futbol kulüpleri ve ligi bir okul mudur? Yani Portekiz, Belçika ve Hollanda yolu mu tercih ettiğimiz.
- Aynı zamanda 5 büyük ligin gözü üzerinde mi? Dolayısıyla büyük liglere kendisini göstermek için iyi bir sahne olabiliyor mu?
- Ya da kendisi başlı başına, heyecanı, oyun düzeyi, gösteri seviyesi açısından bir sahne mi? 5 büyük lig gibi...
Dolayısıyla sorulması gereken öncelikle şu: Türkiye Ligi nedir? Algılanması nasıldır? Ve biz kendimizi nasıl konumlandırıyoruz. Bizler, futbol ürünü deyince aklımıza forma ve atkı getirsek de aslında futbolun başlıca ürünü maçtır, ligdir... Bizim ürünün pazarı neresi?
Kariyer planlaması yaparken bunları düşünür bir oyuncu. Bu soruları sorar. İşte önemli olan bu. Bizim bu soruya verdiğimiz cevap nedir?
Yani Belhanda için doğru yer mi burası, Ribery için doğru yer miydi? Mesut ya da İlkay için ya da? Veya Sneijder için? Anelka için doğru yer miydi? Kimin için doğru yer Türkiye? Ve neden? Önce bunların cevabını kendimize vermemiz lazım.
Ancak o zaman kimin neden geldiğini, kimin neden başarılı olup olmadığını anlayabiliriz.
Çilekler ve filizler
Türkiye, futbolunu tanımlayamıyor. Hedefler ve organizasyon uyumsuz. Ünal Aysal’ın çilek tanımı bir pasta benzetmesiyle ilgili. Ortada bir rüya takım var. Ve bir çilek lazım. Ancak saha içini yöneten ‘maaşlı profesyonel’ bunu kabul etmiyor.
Hollandalı’yı istemediğini söylüyor. Stoper ve sol bek ihtiyacı üzerinde duruyor. Kaka olursa çilek tamam ama diğer isimleri istemediğini bizzat söylüyor. Çünkü Hollandalı, Türkiye’deki tüm futbolseverler için heyecan verici olsa da ihtiyaçları karşılığı değil. Çünkü Terim ‘Rüya takım’ benzetmesine de karşı çıkıyor, Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkamamanın başarısızlık olarak görülmesine de... Çünkü belli ki takım inşaatının bittiğini düşünmüyor. Mourinho’nun Barça’yı tanımlarken sarfettiği ‘son ürün’ benzetmesini kabul etmiyor çünkü. Başkan çilek peşinde, teknik adam çok başka bir yerde.
Aykut Kocaman’ın artık hiç bir zaman yapılamayacağına inandığını söylediği antrenör takımına da bakmak lazım. Hocanın söylemek istediği açık. Görevlerin tam ve kesin olarak belli olduğu bir takım düzeni. Bunun ulaşılması zor bir hedef olduğunu kendisi söylerken Belhanda’yı almaya çalışmak da iyi incelenmesi gereken bir durum. Çok değerli bir cevher, ancak bir antrnör takımında mücevhere dönüşebilir. Daha yontulması, işlenmesi gereken bir 1. sınıf aday Faslı. Peki sadece Fenerbahçe değil, Türkiye’de hangi takımda böyle bir oyuncu işlemesi yapılabildi bugüne kadar. Arsenal ya Unitedvari bir oyuncu eğitim düzenine sahip bir antrenör takımı değilseniz aldığınız cevherler ancak boşlukta kalır. Belhanda, liseden yeni mezun olmuş bir mühendis adayı gibi. Siz o eğitimi verebilir misiniz? Ya da o, Türkiye’yi Portekiz ya da Hollanda gibi mi görüyor? Yoksa her iki örnek de önce maaştan ömı etkileniyor? Türkiye bu sorulara cevap bulmadıkça ancak para saçacak. Oyuncular size uygun mu diye sormak br yönüdür işin ancak en az o kadar önemli olan oyuncunun kendisine “doğru yere mi gidiyorum?” “Neden Türkiye’ye gideyim” sorularına verdiği cevaptır.
Messi’ler Mesut’lar bulmak
Durum bu olunca Kaka Antep’e geliyormuş ama almamışlar. Biz niye Messi’leri bulamıyoruz serzenişleri manasız. Mesele Messi, Kaka bulmak değil onları yetiştirmek, donanım kazandırmaktır. Bunun için okul olabilmek gerekir. Messi 13 yaşında Türkiye’ye gelse Messi olmazdı. Bir Mesut yetiştirememek de şans eseri en yetenekli Türk’ün Gelsenkirchen’de doğmasından değil. Organizasyon sorununu çözmek ligi ve futbolu dolayısıyla ülkeyi doğru konumlamaktır mesele.