Arama

Popüler aramalar

Bu akşam anlayalım lütfen

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Ülkede zaten eleştiriden çok, eleştiriye eleştiri var her alanda ya.
Selçuk konusunda bu durum iyice zirve yaptı.
Abdullah Avcı taktiksel tercih diyor. Destek de buluyor.
Ama destekleyenler arasında bu taktisel tercihin ne olduğunu soran da bilen de yok.
Pozisyon var mı? Var.
Arda’nın maharetle kaptığı ve çok kötü kullandığı bir top, Sercan’a kestiği ve onun nedense zıplayamadığı bir orta. Bir korner ve adamların kendi kalelerine atmak üzere olduğu 4 şans mı taktik?
Taktiksel tercih ne?
Bunların hepsi gol olsa taktiksel tercih yine belli olmayacaktı.
Ancak Selçuk oynayıp 5-0 yenilsek, plan belli ama tutmamış olacaktı.
Sorun bizim hücum planımızın ne olduğunun belli olmaması.
Mesele yenilmek değil.
Mesele başka. Mesele Belçika’dan 4 yiyen Hollanda’yı seyredip karar verdikleri yöntem.
Avcı’yla maçtan bir akşam önce bir röportaj yaptık canlı yayında.
‘3 temel oyunları’ var dedi. Onların tedbiri alacağız.
Yani 3 temel hücum şablonu tespit etmişler.
Güzel. Peki ya bizimki?
Belçika’nın kullandığı Hollanda savunmasının önde yakalanma zaafından Selçuk Umut/Burak ikili ya da üçlüsüyle yararlanma planı yerine neye karar verildi?
Benim merak ettiğim bu.
Umut, Burak ve Mevlut’le son 10 dakikayı üç pas bilmez adamla, arkada hiç bir pas durağı bırakmadan maçı kurtarmaya çalışmak mı plan? Hiç pozisyon bulamadan.
Gerçekten anlamıyorum.
Daha Fatih Terim’in görevden ayrıldığı gün ‘bu jenerasyon Avcı’nın. Hiddink’e gerek yok’ diyen ben anlamıyorum.
Belki cahilim ve açıklamaya ihtiyacım var. Ama taktiksel tercih bir açıklama değil.
Son iki yıl oynadığı iki takımda da zirve puan yapılmasının tartışmasız baş aktörünün dışarıda bırakılmasının sebebini öğrenmemiz gerekmez mi?
Bu kadar sorumsuz bir görev midir Milli Takım Sorumluluğu?
Taktiksel tercih diyerek geçiştirilebilir mi?
Abdullah Hoca kuşkusuz istediği herhangi bir oyuncuyu alır milli takıma. Oynatır veya oynatmaz.
Zaten asıl sorun da budur.
Ülkenin bilinen kendisini ispat etmiş tek hücum planını, Selçuk İnan’ı herhangibir oyuncu olarak görmesi.
Liverpool-Arsenal maçında topa 10 metreden fazla yaklaşamayan Nuri’yi Emre’nin yerine oyuna sokmasını “sol ayaklı çıkardım sol ayaklı aldım’ diyerek açıklayabilir mi Milli Takım Sorumlusu?
Dedim ya, beni Avcı’nın kimi oynatıp oynatmadığı, maçı kazanıp kazanmadığı ilgilendirmiyor.
Beni ilgilendiren Selçuk İnan’ı herhangi bir oyuncu olarak görmesi.
Ve sorun Hollanda maçındaki kayıp değil, teknik kadronun analizleri, öngürüsü ve açıklamalarının altını çizdiği tehlike.
Ben Hollanda taktiğini anlayamadım. Umarım bu akşam galibiyetle birlikte anlarım.

Trabzon’da olsa sorulur muydu?

İşin acıklı tarafı bu konuda kimsenin soru sormaması. Sadece isim üzerinden gidilmesi. Sabah’ta Murat Özbostan çok haklı olarak sormuş cevabını hepimizin bildiği soruyu. Eğer Trabzonpor’da olsaydı bu kadar gürültü kopar mıydı Selçuk İnan için? Hiç uzatamadan: Hayır...
Çünkü amaç anlamaya çalışmak değil. Benim adamım olsun kavgası.

Çalışmakla övünmek

Aykut Kocaman ve Abdullah Avcı ardı ardına neredeyse aynı şeyleri söylüyor televizyonda. Sürekli rakipleri ve oyuncularımızı izliyoruz. Analizler yapıyoruz. Abdullah Avcı’nın yaklaşımı daha hafif. Burada duruyor.
Aykut Hoca ise daha ötesini anlatıyor.
Evden işe, işten eve başka bir şey yok hayatımda...
Çalışmakla övünmek zorunda kalıyorlar.
Çalışmak artık övünülecek bir şey olmuş belli ki...
Yoksa kendileri de yetersiz bir performans sergilediklerini düşünkülerinden “vallahi çalışıyorum”a mı getiriyorlar işi.
Habuki bizim zamanımızda “bizim oğlan çok zeki ama çalışmıyor”du moda övgü cümlesi.
“Demek artık çalışıyorum ama bir yere kadar oluyor” daha etkili.
Benden naçizane bir tavsiye.
Bu ülkede çalışmakla övünmeyin.
Gerçekten ağır işlerde çalışanları kırmaktan başka bir işe yaramaz bu.
Kocaman’ın Terimvari bir yaklaşımla “sürekli tesislerdeyim sabahlara kadar çalışıyorum sonra da ev” tavrı ise geçtiğimiz yılın gerekliliğidir.
Bir kriz durumu vardı. Ve karargahı terketmek yanlış olurdu.
Ancak artık “Bir tek ev ve iş demek” övünülecek bi şey değildir.
Futbol günde 8 saat çalışılarak halledilebilecek bir iştir.
Geri kalan zamanında kişisel bir zenginlik, bir sosyal hayat yaratamıyorsanız, bu övünülecek bir durum değil.
Bu zamanı iyi kullanamadığınız gösterir. Bir de hayattan pek zevk almadığınızı.
Hayatında sadece ailesi, Milli Takım veya kulübü varsa bir insanın doktorluk olmuş demektir.
Hayatı yaşamadan, tanımadan bu tip görevleri uzun vadede yapmak zordur.
Naçizane bir tavsiye daha: Futbol insanın bütün hayatını kaplayacak kadar büyük bir iş değildir.
Çünkü Menotti’nin ünlü deyişindeki gibi. Sadece futboldan anlayan futboldan da anlamaz.