Arama

Popüler aramalar

Bu maç uzar!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

İngiltere - İtalya

90 dakikada bitmez!
İtalya 2006 şampiyonluğunun ardından 2010’da gruplarda elendiyse bunun yegane sebebi, Lippi’nin Pirlo’dan sadece son Slovakya maçının son 35 dakikasında yararlanabilmesidir.

Onun orta sahaya kattığı akıl ve beceri futbolunun olgunluk döneminde son 2 yılda önce Milan sonra Juventus’da kazandığı iki şampiyonlukla taçlandı.

Pirlo gibi bir orta saha aklıyla defansif bir stratejiyi tamamlamak daha kolay oluyor. Çünkü gerektiğinde takımın oyunu tutabilmesini sağlıyor.

Onun tarz ve klasında bir orta saha İngiltere’de yok. Bu da onların oyunu tutmak ve soğutmak konusundaki sıkıntılarının temelini oluşturuyor. Ancak İngiltere de bir kaybı avantaja çevirmiş durumda Lampard’ın yokluğu Gerrard’la arasında sürekli var olan rol paylaşımı sorununu ortadan kaldırdı. Scott Parker’la paylaşımlarındaki roller artık çok açık. Oradaki kral Liverpool’lu. 3 asistle oynuyor oluşu zaten bunu gösteriyor.

İtalya açısından en önemli sıkıntı Chiellini’den yararlanamayacak oluşları. Mayıs’ta yaşadığı adale sakatlığı nüksetti ve Rooney-Wellbeck ikilisinin deliciliği artık daha büyük bir tehlike. Prandelli muhtemelen ilk planına yani de Rossi’nin eski tarz bir libero rolünü üstlendiği 3’lü savunmaya dönecek. Bu durumda iki kalecinin formu da göz önüne alındığında maçın dengede gitmesi uzaması uzak bir ihtimal değil.

İngiltere’yi bir adım öne geçirebilecek fark ise Theo Walcott’un sağlık gizeminde saklı. Arsenal’li İngilizlerin çok uzun süredir tam yararlanamadığı ve hasret oldukları inceci tekniğin temsilcisi. Hudgson kıta Avrupası’nda en uzun süre çalışan İngiliz teknik adamlardan olsa da oyun mantalitesini hiç değiştirmemiş bir Adalı. İngilizin de İngiliz bir oyun oynatıyor.

Prandelli ise İtalyan stratejisinden kopmayan ama esnekliği olan bir futbol pragmastisti. Bir başka ilginç nokta ise iki takımın da kullandığı 3’er santrforun golle tanışmış olması. İsimlere bakıldığında İngiltere önde gözükse de İtalya’nın çeşitliliği daha geniş. Di Natale, Balotelli ve Cassano farklı özellikleri olan oyuncular. Sonuç olarak eksikler ve fazlalara bakıldığında şanslar eşit görünüyor.


İspanya - Fransa


Her şeye rağmen farklı

İspanya yarım bir Barcelona gibi. Her anlamda. Messi, Alves ve Abidal’i arıyorlar. Onları 2010’da tartışmasız olarak zirveye götüren kuşkusuz orta saha becerisi ve pas zenginliğiydi. Ancak bunu kanatlarda Ramos ve Capdevilla ile çok iyi tamamlıyor, Villa’yla da Messi efekti yaratıyorlardı. Şimdi bu 3 oyuncu eksik. Bunun doğal sonucu iki kanadı hücumun parçası yapmak ve rakip savunmaları genişletip bağlarını koparmak konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Jordi Alba ve Arbeloa henüz bu seviyede bir performans gösteremedi. Dolayısıyla pas hızları ve hücum genişlikleri kendi standartlarının çok altında kalıyor.
Dar alanda savunma yapabilen rakiplerini verkaçlarla delmeye çalıştıklarında ise Villa’yı arıyolar. Torres’in bunu o standartta yapması özellikleri itibarıyla zor. İrlanda maçı bu konuda bize rehber olamaz.
Zaten bu yüzden Del Bosque ilk maçta Fabregas’ı tercih etti.

Tüm bu dezavantajlar İspanya’yı mükemmellikten uzaklaştırıyor ama hala en iyi onlar. Busquets ve Xabi Alonso’yu birlikte oynatmak tartışmalı bir tercih kuşkusuz. Ama arkalarında Pique, Ramos ve Casillas’la fark yaratan bir kalite ortaya koyuyorlar. İspanya, Xavi,Silva ve Iniesta’nın pas hızını yükseltecek yardımcılar bulabilirse önde yaptıkları baskı karşısında Fransa’nın hele de Mexes’siz direnmesi zor. Şampiyonadan önce İspanya’yı ancak Fransa ya da İtalya’nın durdurabileceğini düşünüyordum, Almanya’nın değil.
Bugünse Fransa savunmasıyla bunu yapmasının imkansız olmadığı kanaatindeyim. Kaderi yaşatacak olan savunma ama çizecek olan isimlerse Nasri ve Ribery. Menez, Diarra ve Cabaye çok iyi performanslar sergiliyor. Ama asıl Ribery ve Nasri’nin bir üst seviyeye yani zirveye çıkmaları şart. Eğer Rakitic’in yapamadığını yapabilirlerse 2 yıl öncesi kadar korkutucu olmayan İspanya’yı zorlayabilirler.


Almanya - Yunanistan


Yine bir mucize lazım
Almanya 9 puanla ama son ana kadar elenme tehlikesiyle gruptan çıktı. Yaratıcı 4’lü hücumları Klose yerine Gomez’le oynadıklarında farklılaşıyor. Klose’yle ‘4 hareket’li yani dönerek oynuyorlar. Gomez sahada olduğunda ise pozisyonlara bağlı bir şekilde. Sadece Mesut’la Müller zaman zaman yer değiştiriyor.
Gomez’in ‘dev’ becerisi büyük avantaj. Ama Podolski-Müller ikilisinin ve Lahm’ın hücuma aynı derecede katkı yaptığını söyleyemeyiz.

Yunanistan politik ve ekonomik durumun yarattığı bir ruh haliyle sahada olacak. Şampiyonaya iki yönlü bir oyun oynama iddiasıyla girip sonradan döndükleri Rehhagel stilinin çimentosu bu ruh hali olacak. Direnebilirler mi? 2004’de bunu yapmamış, Rusya’yı devirmemiş ve ev sahibini elememiş olsalar hayır derdim. Karagounis’in sahada olup olmaması onlar için temel soru işareti. Rusların hücum gücüne dayandılar. Bir üst seviye olan Almanya’ya direnmek daha zor.

Ignasevich’in Karagounis’e kaptırdığı gibi bir hata arayacaklar ancak Almanların Hummels ve Boateng gibi güçlü savunmacılarının böyle bir hata yapması kolay değil.

Bu maçı Almanya açısından kolaylaştıracak oyuncu ise Schweinsteiger. Garip bir şekilde genelde oyuna giren ve önde oynayan Khedira, arkayı kollayansa Bayern’li oluyor. Almanya savunma açısından hiçbir zorluk yaşamaz. Ancak hücumda Rehhagel ruhu onları engelleyebilir.

Onlar için en kötü ihtimalin maçın uzamasıyla ortaya çıkacağını düşünüyorum. Sanırım Yunanistan’da bunun peşinde olacak.

2004’de Portekiz’i iki kez yenen... Tarihin belki de en iyi Çek takımını ve Fransa’yı dışarıda bırakan takım değil karşımızdaki.

Samaras’ın da dediği gibi Almanlar akıllarının bir köşeside korkuyorlar mıdır bilinmez ama tarih orada öylece duruyor.

Çek Cumhuriyeti - Portekiz


Sürpriz olabilir
Çeyrek finalin sürprizinin burada olabileceğini düşünüyorum. Başka kalitede ama benzer takımlar karşılaşıyorlar. İki takım da Baros ve Postiga’yla gibi kötü santrforlara katlanıyorlar. İki takımın da iki kanat hücumcusu parlıyor. Jiracek-Pilar, Nani-Ronaldo. İki takımın da yaratıcılığı kısıtlı ama sağlam orta saha blokları var. Portekiz, Nani ve Ronaldo kalitesine sahip. Çekler de her ne kadar hatalar yapsa da Petr Cech’e...

Çeklerin Rusya karşısınındaki dağılışları savunmalarında yapılan değişikle giderilmiş gibi duruyor.
Ruslar 4 becerili hücumcuyla geniş alanda saldırıp işi bitirmişlerdi. Portekiz daha yüksek kalitede ama sadece 2 kanat oyuncusuyla işi zorluyor.

Moutinho- Veloso - Meireles dinamik bir üçlü. Formdalar. Hollanda’nın zayıf savunmasını orta sahasıyla bağlarını tamamen koparan bir yapı oluşturmayı bildiler. Normal şartlarda ölüm grubundan çıkmaları zor olurdu.

Ancak Çeklerin Rosicky’siz de olsa daha sağlam ve dikine oynamayı bilen bir orta saha ekibi var. Korkunç grup performansları ve Rusya karşısında dağılmaları her ne kadar onları geride tutuyorsa da Plasil, Pilar, Jiracek, Hübschman dörtü bloğunun savaşa hazır olduklarını söylemek mümkün. Michal Bilek ülkede torpilli ve o mevkiyi hak etmeyen bir teknik adam olarak biliniyor. Ancak Rusya’dan 4 yedikten sonra Baros performansı ve Rosicky kaybına rağmen takımı böyle değiştirip çeyrek finale çıkarmayı başardıysa övgüyü hak ediyordur.

Aslında belki garip gelecek ama tüm denkliklerin ardında bu maçı Ronaldo ve Petr Cech üzerinden görüyorum.

Her şeyi yapabileceğini göstermiş, kariyerlerinde tek başlarına her şeyi değiştirebilmiş 2 milli kahraman. Ancak ikisi de milli takımda kulüp kariyerlerinde ulaştıkları zirveyi yakalayabilmiş değiller.

Bu maçta biri bu zirveye çıkacak ve takımını galip getirecektir. Böyle bir karşılaşmada her zaman hücumcular avantajlıdır kuşkusuz. O yüzden Portekiz önde. Ancak dedim ya. Bir sürpriz olacaksa sanki burada olacak gibi.

4