Cardozo ve Yanal planı

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe, Aykut Kocaman’ın ligde istediği sonucu vermeyen ama Avrupa’da ve Türkiye Kupası’nda tarihinin en iyi neticesini yakalayan bu startejiyle Avusturyalılar’ı geçer. Yanal da bunu yapabilir. İşte Yanal’ın ikilemi burada başlıyor. Çünkü geniş planda ondan istenen bu değil. Onun Gençler’le zirveye çıkan, basketboldan esinlendiğini açıkladığı oyunu ligde Fenerbahçe’nin peşine düşmesi gereken oyun. Bu oyun aslında Yanal’ı Avrupa’da da başarıya taşımıştı. 2003’de Avrupa’nın en iyi takımı Valencia’yı o sahnede yenen tek hocaydı ve turu uzatmada kaybetmişti. Fenerbahçe taraftarının onu istemesinin temelinde de o sene vardır. O yıllarda onu çok isteyen taraftar özellikle İnönü ve Kadıköy’de kupa maçlarıyla zirveye çıkan hücum futboluna hayran olmuştu. Ancak şu bir gerçek ki, Yanal’ın yaşadığı Milli Takım travması onu bu oyundan vazgeçirdi.
Yanal’dan, açıklanmasa da içten içe beklenen özellikle ligde Kadıköy’de o eski startejinin yeni bir versiyonla sergilenmesi.
Yüksek heyecan ve fizikle saldıran bir Fenerbahçe. Çünkü Yanal’ı meslektaşlarından ayıran 2004’e kadarki cv’si. Aziz Yıldırım’ın onda israr etmesinin, taraftarın ona güvenmesinin sebebi bu.
Bu oyun bir diziliş tercihiyle açıklanamaz. Bu, bir strateji tercihidir. Oyunu ceza sahası çevresine, hemen, icap ettiğinde uzun toplarla götürüp, orada kalabalık oyunla ikinci topları kapıp az pas sayısıyla pozisyona ve gole ulaşmaya dayalı bir plan. Bu, dizilişle açıklanacak bir iş değil. Bu oyunda Holmen, Alper ve Raul gibi oyuncuların katkısı anahtar. Dönen topları kapıp oyuna sokmada yüksek istatistik yakalayan bu oyuncular temeldir. Ancak asıl temel, oyunu üzerine kurabileceğiniz, hem pivot özellikleri olan hem de orta saha tarafından sürekli beslendiğinde dar alanda da iş yapabilen, kıvrak ve ani şutlar çıkarabilen bir santrafor. Cardozo tam da bu adam. Yani Ersun Yanal’ın erken dönem oyununu bir üst düzeye çıkarabilecek ideal isim Paraguaylı. Fenerbahçe’nin ligde aradığı işte bu strateji ve buna uygun çok yönlü bir santrfor. Ve onlardan çok yok...
Avrupa ise başka... Orada tutmuş bir Kocaman planı var.
Hadi canım sen de!
Çok eski değil, daha dün: Anlı şanlı efsane teknik direktörler, kovdurmak için gazetecileri bizzat patronlara şikayet ettiler mi? Evet, tabii ki...
Kulüp Şube Sorumluları’nın bazı kulüp muhabirlerini boykot edip aylarca tesislerine almadığı, böylece partonlarına ‘bunları atın!’ dedikleri oldu mu? Hem de nasıl evet!
Büyük başkanlar, efendi başkanlar, efsane başkanlar spor servisi basıp muhabir kovdurmak için çalıştı mı? Ohooo! Hem de kaç kez.
Tertemiz başkanlar, bizzat patronları arayıp kendi yorumcularını işe aldırmak için baskı yaptı mı? Hiç şüpheniz olmasın!
Bazı teknik direktörler kaybedilen maçlar sonrası muhabirleri bir yere kıstırıp ‘hepinizi bitireceğim ulan’ diye tehdit etti mi? Daha çok yeni...
Şahane teknik adamlar “O adam gelirse oyuncumu röportaja vermem” diyerek “O adamı istihdam ettiğiniz sürece size konuşmayacağız”ı ima etti mi? Etmez mi!
Peki hiçbir medya kuruluşu bir sporcuyu kovdurdu ya da kadro dışı bıraktırdı mı? Hadi canım sen de!
İstediği röportajı yapması bile mümkün olmayan, sporcuya, yöneticiye ulaşamayan bir medyadan bahsediyoruz. Sporcunun gazeteciye hareket çekmesine rağmen ödüllendirildiği bir düzende, kabloların kesilip yayınların öldürüldüğü bir ülkede...
Taraftarın gazeteciye 30 bin kişi ana avrat küfretmesine, yöneticilerin gülerek, dalga geçerek destek verdiği bir düzende. Hadi canım sen de!
3.4 milyon
U-20 finalisti, Dünya Kupası 4’üncüsü. Son Güney Amerika Şampiyonu. FIFA sıralamasında 12. 1970’e kadar kazandıkları iki şampiyonluk ve iki 4.’lüğü ister sayın ister saymayın. Tarihe yayılmış 7 Copa America’yı da ve 8 Libertadores’i de... Hepsi bugün 3.4 miyon nüfuslu bir ülkeden çıktı. Nüfusun en kalabalık olduğu kesim 15-19 yaş arası. Sonra 10-14 yaş, ardından 20-35 yaş arası.
Uruguay bizim gibi genç bir nüfus yani. Nüfus büyümesi ise bizden düşük. Ve İzmir’den nüfus olarak dar. İzmir ise Süper Lig’de bile yok. Biz daha yabancı sınırını tartışaduralım.