En tutarlısı Yıldırım

Mehmet Ali Aydınlar 58’i değiştiremedi. Bunu herkese rağmen yapmak istemedi. Ama şimdi her şeye rağmen değiştirdiler.
Peki neyi değiştirdiler?
1-Bundan önceki düzenlemede, hakemler dışında şike ya da teşvik verenlere verilecek ceza 3 yıl hak mahrumiyetiydi. Ömür boyuna çevrildi.
Bu bir sorundur. Eğer geçmişte işlenen bir suç ortaya çıkarsa bu değişiklik cezanın işlenen dönemdeki karşılığından daha fazla olması dolayısıyla sorun çıkacaktır.
Gerçi Etik Kurul ve Yönetim Kurulu şike veya teşvik olmadığına karar vermiş bulunuyor. Böyle bir ihtimal de yok dolayısıyla.
2-Yeni düzenlemede teşebbüs halinde kulüpler ceza almıyor. Kişiler alıyor. Puan silme riski olsa da, fiilen imkansızlaştırılmış halde.
Puan silme ağır teşebbüste devreye giriyor. Ama ağır teşebbüsün ne olduğunu anlayabilmek mümkün değil. İşin içinde bahis varsa ağır ihlale girer deniyor ama Başka hangi haller ağır ihlaldir, bilemiyoruz.
3-“Ağırlığı kurul tarafından somut olayın niteliğine göre serbestçe karar verilir...” şeklinde başlayan cümle bir de “somut” farkı getiriyor.
Yani elimizde ne olduğu pek anlaşılmayan muğlak “şike teşebbüsü” kavramı var.
Ayrıca teşebbüste muğlaklığı iyice artıran “ihlalin ağırlığı” kavramı var. Bunun da üzerine ‘somut’ olma gerekliliği var.
Neyse ki herkesin ağzındaki “sahaya yansıma” durumu maddede yok. Halbuki iyi gidermiş...
Bakınız!
Şike ya vardır ya yoktur. Teşvik de öyle.
Şike ya da teşvik sahaya yansımıyorsa yoktur.
Ancak şike ya da teşviğin sahaya yansıyıp yansımadığını ölçen bir alet, bir turnusol da yoktur.
Şike ve teşvikte teşebbüs de olmaz.
Teşebbüs etmek şikedir.
Sen şike teklif ettiğin anda şike olmuş olur... Çünkü gerisini ölçecek bir alet yoktur.
Sonuç olarak:
Mehmet Ali Aydınlar gitmeden önce “Bu işi bana yıkmayın hep beraber değiştirelim” dedi. Olmaz, dediler. Şimdi kimse olmaz, demiyor.
Geldiğimiz noktada durum şudur:
Bu davanın tüm temel aktörleri arasında başından bu yana en tutarlı olan isim Yıldırım’dır. Gazetecisi, yorumcusu, mağdur olduğunu söyleyenler de dahil olmak üzere.
Ama futbolumuzu yöneten değil, Aziz Yıldırım...
Haberin Devamı ›
Neyin çözümü
Haberin Devamı ›
Aydınlar yönetiminde Sezar’ın sonuvari bir çözüm bulunmuştu. Sorumluluk herkese dağıtılacaktı. Kongre tüm takımları kurtaracaktı.
Şimdi suçu dağıttılar. 22 maça yaydılar.
Ya herru ya merru!
Herkesi suçlayamayacağınıza göre herkes aklanacak.
Ya da bir komplo teorisine göre, UEFA 16 takımın şike soruşturmasına dahil olduğu bir ligi Avrupa’ya almayacak. Yani finansal Fairplay’e kalmayacak iş. Ama atlanan şu. Bu cezalar ayrı ayrı işler. Toplanarak gider.
Süper Final’in tarafları
Final tüm tarafların sonuna kadar şampiyonluk şansı olan organizasyona verilen addır. Şampiyonluk şansı kalmayanın çekildiği, elendiği, artık olmadığı bir yapıdır.
Eğer finalde şampiyonluk şansı olmayanlar olursa, laf olur. Bunun önüne geçmek olanak dışıdır.
Hele de ‘kupa sana lig bana’ gibi bir şike sistemi icat etmiş, buna inanmış, varlığından emin olmuşların ülkesinde... Laf olur ve kimse ciddi ciddi oturup düşünmez.
Sezonun ilk yarısında Galatasaray’a evinde 3-0 kaybetmiş Trabzonspor, şimdi de 4-2 kaybediyor. Ancak öte yandan deplasmanda berabere kalmış. Ama Aykut Hoca dahil kimseye bunu anlatmak mümkün değil.
Çünkü karşı taraf da neredeyse ezelden bu yana Fenerbahçe’nin kazandığı tüm maçların şike olduğuna inanıyor.
Asıl sorunumuz budur. Kimsenin birbirine, kendi başkanına dahi güveninin olmaması. Ve kimsenin güven inşa etmek için bir şey yapmayışı.
Hele de durum buyken, final final gibi olur. Böyle olursa güven olmaz.
Haberin Devamı ›
Ya Rüştü atılsaydı
Rüştü övgüsü yapmayacağım. Yapacağım en ağdalı övgü bile az gelir. Sadece Rüştü Reçber demek bile kendi içinde bir övgüdür zaten. Sıfata gerek duymaz.
Rüştü’nün Fenerbahçe maçı sonrası yaptığı itiraf da özeldir. Ama şunu da sormadan olmaz. Ya Rüştü’nün söylediği ve olması gerektiği gibi Halis Özkahya kırmızı kartı gösterseydi?
Eski bir Fenerbahçeli olan Rüştü nasıl anlatacaktı komplo teorisi içinde yüzen ülkemin renk faşistlerine durumu? Kötü hatta kötü niyetli bir hakem performansını deşifre etmek tamam da, Rüştü ismine yazık olmaz mıydı?
Tur
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu bitti. Keyifle takip ettik. Ama neden geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi ‘Tur’ değil de Tour of Turkey anlayamadım. Varış Tak’ının üzerinde neden Tour of Turkey yazıyor.
Kahveye Turkish Coffee, pideye Turkish Pizza, mezeye Turkish Tapas, Antalya’ya Turkish Riviera, beyaz peynire Turkish feta denirse Tour of Turkey de hayli hayli olur tabii.
İşte turizmde, tanıtımda mücadele edilmesi gereken önce budur. Sana özgü olanı bile taklitmiş gibi gösterme rezilliği.
Ve illa bir şeyler yasaklanacaksa önce bunlar yasaklanmalıdır. Eğer diğerlerine kendi terimlerinizi, isimlerinizi öğretemiyorsanız, akıllara giremezsiniz. Zaman otantik olanın para ettiği zamandır, taklit olanın değil...