Fenerbahçe farkı!

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe 41 puanla 2.56 maç başı puanıyla ligde az bulunur bir şey yaptı ilk yarıda. Avrupa’da olmayış ve kupadan erken elenişin bu tablodaki payını hesaplamak kolay değil. Bunun bir avantaj olduğunu söylemek kolay ama ispatı zor.
Hemen, geçen sene ilk yarıda ne yaptığına bakıp bir sonuç çıkarmak da mümkün. Geçen yıl 17 hafta sonunda 27 puan toplamış bir takım vardı. Bu yıl bunu 14 puan geliştirdi Fenerbahçe. Yani bir önceki yıl topladığının yarısından fazla ekstra puanı var. Etkileyici bir tablo.
Bir başka tabloya daha bakmak mümkün. Bu yıl oynadığı takımlarla geçen yıl deplasman-iç saha eşlemesi yaparak topladığı puana bakıp, gelişmeyi görebiliriz. Yani bu yıl Eskişehir’le ikinci hafta evinde oynadı. Ancak geçen yıl ilk yarıda Eskişehir’le 12. haftada deplasmanda karşılaştı. Biz 29. haftadaki iç saha maçına bakarsak sanki daha sağlıklı bir sonuca ulaşabiliriz. Tabii geçen yıl ligde olan ama bu yıl düşmüş İBB, Ordu ve Mersin’i dışarıda bırakarak bu tabloyu yapmak daha doğru olabilir.
Deplasmandan korkmazlar!
Bu tabloda Fenerbahçe bu yıl 38 puan toplamış. Geçen sene ise 24...
Yani Fenerbahçe deplasman-iç saha eşleşmesini yaptıktan sonra da 14 puanlık bir fark yaratmış oluyor.
Ligin dengesini bozan ve rakiplerde tartışma yaratan da bu.
Çünkü geçen yıl Fenerbahçe’yi 6 puan geride bırakan Galatasaray bu yıl normal tabloda 8 puan, eşleşme sonrası tabloda 12 puan geride. Ancak aynı deplasman iç saha eşleşmesini yaptıktan sonra geçen seneden 3 puan fazla topladığı ortaya çıkıyor. Yani aslında Galatasaray genel tabloda 33 puanı tekrarlamış olsa da aslında gelişme kaydetmiş dahi sayılabilir.
Fenerbahçe’ye bunu yaptıran hiç kuşkusuz deplasman karnesi. Fenerbahçe sadece 5 maçta geçen yıldan 8 puan daha fazla toplamış ilk yarıda. 15 potansiyel puanda 8 fazla puan...
(Üç büyüklerin diğer unsuru Beşiktaş’ı böyle bir karşılaştırma içine sokmak ve bundan bir istatistik ya da bir analiz çıkarmanın doğru olmayacağını düşünüyorum. Beşliktaş iç saha maçı oynamadan ilk yarıyı kattı diyebiliriz zira.)
İkna olmak ve ikna etmek
Fenerbahçe’nin bunu nasıl yaptığını anlatmak için çok şey söyleyebiliriz. Geniş ve kaliteli kadro, lig dışında yarışmamanın verdiği dinçlik vs. Bir çok şey bulmak mümkün. Ancak Konya maçının ikinci yarısı ve Karabük’teki 90 dakika dışında temel faktör ‘ikna olmak ve ikna etmek’
Deplasman farkı böyle yaratılıyor. İç sahada seyirci ve ortam, takımı, rakibi ve hakemi bir şekilde ikna eder. Büyük kulüp olmanın temel farkı budur. Ve üç büyüklerin en kötü sezonlarında dahi böyle bir temel üzerinden yürümeleri sıklıkla rastlanan bir durumdur. Öte yandan takımın büyük olup olmadığı deplasmanda belli olur. Çünkü önce kendine ait saha içi unsurlarını, sonra rakip seyirci, hakem ve rakip oyuncuları ikna etmek önem kazanır. Ve ancak herkesi tüm bu unsurları ikna ederseniz:
Kasımpaşa’ya 90+4
Gençler’e 60
Erciyes’e 90+5
Bursa’ya 63-83 ve 90+4
Antalya’ya 90
Ve Rize’ye 83’te gol atarak kazanabilirsiniz.
Bu yılki Fenerbahçe ’nin temel fark ve durumu budur.
Bu tip bir performansın ikinci yarıdaki ‘zorlu’ deplasman maçlarından korkması saçmadır. Fenerbahçe’nin ikinci yarıda daha zorlu bir fikstürle mücadele edeceği analizi doğru değildir. Fenerbahçe ‘takımı’nın fikstürü en iyi olduğu yerde, kendisini, rakiplerini ve diğer tüm unsurları önünde sonunda kazanacağına ikna ettiği yerde oynayacak.
Zaten farkı yarattığı yerde.