Fizik üstünlüğü

Haberin Devamı ›
2) Kasımpaşa orta saha kurgusu, beceri açısından üst düzeyde. Ligin zirvesinin hemen altına yerleşebilecek bir yapıya sahipler. Ancak Galatasaray’ın kalabalık ve etkili savunması onları hem fizik olarak yıprattı, hem de kafalarındakini sahaya yansıtma konusunda zorladı.
3) Galatasaray’ın fizik üstünlüğünün yanı sıra, farkı yaratan oyuncuları da var. Selçuk ve Umut’u saymaya dahi gerek yok. Ancak iki kanatta hangi oyuncunun savunma, hangisinin orta sahada olduğunu söylemek dahi zor. Çünkü önlü arkalı Avrupa standartında bir tandem oynuyorlar. Normal şartlarda bir yıl evvel bugün, Aydın ve Emre Çolak’ı ilk 11’de görseniz belki dehşete kapılabilirdiniz. Ama bugün gelinen seviyede taraftarın mutluluğu daha da artıyor.
4) Galatasaray bu tempoda çok iyi oynarken, rakibe nefes aldırmazken oyunu kaybedecek noktaya geldi. Ancak en kötü oynadığı anda galibiyeti kazandı. Bu şans değil, fizik üstünlük kaynaklı. Rakip moral
olarak yükselse de, fizik olarak onu evirecek durumda.
5) Dany takıma alışmış görünüyor, ancak dikkat etmesi gereken bir nokta var. Birinci derecede tehlikeli olmayan pozisyonlarda gereksiz risk alıp, karta penaltıya yakın oynuyor. Türkiye Ligi’nde büyükler biraz kayırılır ve bunun avantajını yaşar. Ama Şampiyonlar Ligi’nde bunun sıkıntısını çekebilir.
Hakem hakim değildir
Adli tıp uzmanı Sevil Atasoy söylüyordu geçenlerde. ABD’de ölüm cezasına çarptırılan sanıklardan 250’yi aşkınının daha sonra suçlu olmadıkları anlaşılmış. Ölenler ölmüş, cezasını bekleyenler serbest kalmış ya da kalmayı bekliyor.
Onca tanık, uzman görüşü, ince eleyip sık dokuyan, zamanı istediği gibi kullanan mahkeme heyetleri, tilki avukatlar, mümkün olan en adil yargılama metodu vs... Yine de adalete yetmeyebiliyor.
Öte yandan biz futbolsever, dünyanın her yerinde hakemden, çok ince karaları daracık bir zamanda en doğru şekilde vermesini istiyoruz. Haklı olarak. Ancak bunun mümkün olmadığını ve olamayacağını bilerek.
Biliyoruz! Çünkü hakem hakim değildir. Hakime benzemez bile. Zira bir maç bir duruşmaya hiç benzemez.
Hakem daha çok trafik polisine benzer. Amacı maçın akışkanlığını sağlamaktır. Bunun için kurallara uyup uymadığınızı denetler sadece. Hakim mahkemede bir ana unsurdur. Hakem ise maçta bir yan unsur.
Hakem kurallara bakar. Yolu bir takımdan diğerine verir bazen... Bazen ceza keser. Bazen de birini trafikten men eder.
Yani aslında aklında adalet değil, kurallar vardı önce. Ona bağlı hareket eder.
Ve asıl fark. Bir mahkemede mutlaka birileri haksız olmak zorundadır. Hatta belki yalan söylüyor olması... Maçta böyle bir durum yoktur. Herkes haklıdır. Trafikte olduğu, daha doğrusu olması gerektiği gibi. Ortada hak yoktur, kurallara uygunluk vardır.
Ve önemlisi gibi insanların sağ sağlim varacakları yere ulaşmaları, trafik polisinden çok sürücülerin kurallara uygun hareket etmelerine bağlıdır. Bir maçın sağ salim bitmesi önce oyuncu, teknik adam ve seyircilerin kurallara uyma çabalarıyla ilintilidir. Hakemin dikkati sonra gelir.
Bunu anlayabilirsek hayat bizim için daha kolay olur. Kendimizi fazla hırpalamayız. Hayatın adaletsizliklerinin verdiği hasarın acısını da hakemden çıkarmayız.
Unutmayın hakem hakim değildir.
Emre, Batuhan ve Engin
Oyuncu davranışlarıyla yıllarca uğraşmış bir gazeteci olarak söylüyorum. Bu çaba boşadır. 15 yıl bana bunu gösterdi. Emre Belözoğlu, Engin, Batuhan ve diğerleri... Bu tip uç noktadaki insanlar değişmiyor kolay kolay. Dolayısıyla bizim oyuncuları değerlendirme biçimimiz değişmeli. Tartışmamız gereken onlar değil, onları istihdam edenler olmalı. Beş yıl Emre’yi tartıştık. Ne değişti? Bir o kadar zaman Batuhan ve
Engin’i de... Ne oldu?
Kendilerine yer buldular.
Bundan sonra yapmamız gereken şudur. Eğer bu oyuncular 25 maç ve üstü oynayıp, sorumlu oldukları işte bekleneni veriyorsa sorun yok. Örnekse: Batuhan eğer 25 maç ve üzeri oynayıp, 15 ve üzeri gol atarsa sorun yok. Efendim hız yapmış, şunu bunu söylemiş. Bize ne!
Kişilik değiştirmek bizim işimiz değil. Bizimki performans değerlendirmek. Eğer davranış sorunu nedeniyle takım sorun yaşadıysa da oyuncular değil tartışmamız gereken. Onlara formayı verenler...
Radyo yayınları
SporToto Süper Lig Radyo’da yayınlanmıyor. İhale bedelini ödeyecek bir radyo çıkmadı şu ana kadar. TFF de hiçbir şey yapmıyor. Öylece bekliyorlar. Muhammen bedeli indirelim filan yok.
Zaten televizyonda özetleri almak olanak dışı. Hem bütçe hem de talimat gereği. Çünkü Cuma yayınlanan bir maçın özetini ancak çarşamba sabahı verebiliyorsunuz. Şimdi de radyo yayını yok.
Futbol saklanıyor halktan neredeyse. Ama futbol konuşmayı şimdilik yasaklamak mümkün değil. Görüntü ve ses olmayınca, olmayan futbolun nesi konuşulacak peki? Politikası, dedikodusu...
Bunları yazınca TFF ve Lig TV’deki dostlar kızıyor. Halbuki kızmamak, uzlaşmak lazım. Anlamalıyız. Böyle para kazanabilirsiniz kuşkusuz.
Ama böyle marka olmayız. Böyle büyüyemeyiz. Bir yere varmayız.
Elazığ Fenerbahçe’yle İzmir’de oynuyor. Çünkü sahasında çalışma var. Trabzonspor Ramazan’ın son günü 17.00’de maç yapıyor. Çünkü Karabük’ün sahasında ışıklandırma hazır değil. Buna itiraz edince de basıyorsunuz cezayı...
Peki stadı hazır olmayan takıma nasıl lig lisansı veriliyor?
Elazığ’la herkes İzmir’de mi oynayacak.
İşte adalet burada olur, hakemlikte değil.