Hayal gerçek oldu

Haberin Devamı ›
Ersun Yanal’ın Fenerbahçe, Aziz Yıldırım’ın da bir Ersun Yanal hayali olduğunu senelerdir biliyoruz. Ancak şartlar, rakiplerin durumu, bugüne kadar Yıldırım’ı ismen hep daha garanti teknik adamlara yöneltti. Aykut Kocaman’la birlikte Fenerbahçe kendisine yeni bir kapı açtı. Üstüne UEFA ve davalarla birlikte Yanal neredeyse tek seçenek haline geldi. Çünkü güçlü yabancı teknik adamları ikna etmek için el biraz zayıf. Ersun Yanal devrimci, yüksek potansiyelli, algısı açık bir hocadır. Ancak Milli Takım’da yaşadıkları ve ayrılış şeklinin yarattığı travmayı henüz atlatabilmiş değil. Fenerbahçe’yle bu travmayı atlatmak zorunda. Aksi halde bu iş yürümez. Atlatırsa da son dönemlerin en önemli geri dönüşü olur. Bir başka dezavantajı Gençlerbirliği’nin başındayken onu bu noktaya getiren yardımcı ekibinin çoğunun bugün dağılmış olması. Görev tanımı iyi yapılmış çok iyi bir teknik ekibi vardır. Milli Takım’dan sonra ekip dağıldı. Ben ondan sonra aynı kimyayı bir daha yakalayabildiğini düşünmüyorum.
Takımın elektriği yüksek olur
Yanal zaman zaman kavgacı bir yapıya bürünür. Yönetimle de oyuncularla da zaman zaman çatışır. Pek geri adım atmaz. Direkttir. Eğer yönetim bunu olumlu yönüyle ele alabilirse sorun olmaz. Oyuncu iyi çalışıldığını hissederse hiç sorun olmaz. Denizli, Ankaragücü ve Gençler döneminde de bunlar oldu ama oyuncular iyi durumda olduklarını bildikleri, iyi antrene olduklarını ve sistemin iyi yürüdüğünü gördükleri için hocanın peşinden gittiler. Yani takımın elektiriği Kocaman’ın döneminden daha yüksek olabilir. Yeter ki özellikle ‘eskiler’ hocaya inansın. Hakan Şükürvari, altından kalkılamayacak bir çatışma yaşanmasın.
Sözleşme süresi önemsiz
1 yıllık sözleşmenin sorun olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de sözleşme süreleri önemsizdir. Fenerbahçe gibi kulüplerin başına 5 sene için geçilmez. Her şey sezonlarla değerlendirilir. Bunu Ersun Yanal da bilir. Öte yandan Ersun Yanal’la sportif direktör olarak yola devam edileceği önümüzdeki sezon takımın başına Löw’ün geçeceği dedikoduları da yok değil. Ben sürenin önemsiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü çok uzun süredir büyük takımlarda sözleşmesini tamamlayıp ayrılan hoca sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
11’i tahmin etmek zor...
Hangi oyuncularla oynayacağını tahmin etmek kolay değil. Çünkü hangi oyuncuların kalacağını tahmin etmek kolay değil. Ama Fenerbahçe’nin daha önde oynamak isteyen bir takım olacaktır. Kalabalık bir orta sahayla oynayacaktır. Basketboldan fazlasıyla etkilenmiştir. Dolayısıyla topu hemen rakip ceza sahasına götürüp orada kalabalık ve ribaundları toplayarak akın yenilemek isteyen bir ekip muhtemeldir. En büyük zaafı sistem krize girdiğinde geçici çözümleri
pek üretememesi. Sistemde ısrar ederek kendisini bulmasını beklemesi. Bunu yapar da. Ama bu büyük takımlarda sorun olabilir. 4 hafta galibiyetsiz geçirmek zordur. Bu durumda daha açık fikirli olması gerekecek.
Sınırlamanın katkısı olmaz
Yabancı sınırlaması manasız ve faydasızdır. Altyapıya da hiçbir katkısı yoktur. Dolayısıyla kaldırılmalıdır. AB oyuncularının serbest olması da yetmez. 8 yerel liglerde, 4 de kulüpte yetişmiş oyuncuyu uzun listede istihdam etmek yeterlidir. Milli Takım’da oynama kriteri de olmaz. Çünkü Batalla, Alex gibi oyuncuları almak imkansız olabilir. Dolayısıyla kısıtlama kalkmalı. Ancak bu sene olmaz. Daha bir sene önce 6+0+4 açıklanmış bütün takımlar hazırlıklarını buna göre yapmış, yerli oyuncuların fiyatları uçup gitmişken olmaz. Olursa buna piyasa manipülasyonu denir. Suçtur. Yabancı oyuncular gitmiş, yerli oyunculara milyonlar ödenmişken bu karadan vazgeçmenin dolandırıcılıktan farkı yoktur. Sezonun resmen başlamasına 2 gün kala bu karar verilemez. Böyle köklü bir değişiklik ancak 2015 Temmuz’undan itibaren geçerli olabilir.