İşgüzarlık ve ötesi

Haberin Devamı ›
Fırat Aydınus’un cumartesi akşamı gösterdiği kırmızı karta bu açıdan bakmak gerekir. Yaptığı bir hata değildir. Yaptığı maalesef hakemlik adına daha büyük bir günahtır. Bu bir üşgüzarlıktır. Çünkü yanılmamıştır, yanlış görmemiş, yanlış duymamıştır. Yüzde yüz emin olmadığı bir konuda karar vermeye soyunmuştur. Bu yüzden de bunun adı hata değil, işgüzarlıktır.
Caner’in ya da Veysel’in ne dediği, bunun cezasının ne olacağı başka bir tartışmadır. Hakemin emin olmadığı bir konuda, ortada hiçbir tartışma, duraklama, dalaş, kavga, itiraz yokken elindeki en ağır silahı kullanması ise başka.
Bunun adı, hata, kötü niyetlilik, önyargılı olmak değildir. Sadece işgüzarlıktır. Ancak ne acayiptir ki, bu konu üzerine yapılan yayınlarda işgüzarlığın altını çizmek bir yana işgüzarlık yarışına girilmiştir. Gazetecelik adına Aydınus’un kapısına gitmek bir tercihtir. Çok riskli ve sonuçlarının ince elenip sık dokunması gereken bir tercih. Doğruluğunu yanlışlığını tartışmıyorum. Hukuki ve etik tartışmayı yapmayı bile manasız buluyorum. Öte yandan, muhabir arkadaşımızın bu girişiminden çıkan haber nedir? İşte manalı bir tartışma budur. Oraya gidip ne öğrendik? Bu röportaj girişiminden ne çıktı? Girişim aşamasında kalmış, haber çıkmamış bir röportaj niye yayınlanır? Meslektaşlarıma haksızlık etmek istemiyorum. O yüzden de cevabı merak ettiğimi söylemekle yetiniyorum. Çünkü ben bir şey anlamadım. Burada haber nerede?
Hakemleri seçen sistem
Hakem olmayı seçmek çok normal bir iş değil. Hele de bu topraklarda. Çoluk çocuk sahibi olan ya da olmak isteyenler için hiç kolay değil. Cesaret gerekir. Hatta hafif bir delilik belki. Bu sistem iyi işlemiyor Türkiye’de. Hayır! Hakemlerin performansları doğrultusunda vardığım bir karar değil bu... Bu, hakemlik sonrası kariyer performansları doğrultusunda verdiğim bir karar. Hiç kusura bakmasınlar. Ekrandaki hakem yorumcusu performansları hiç de ‘normal insan’ portresi çizmiyor. Cesaret ve normallik çok uzaklarda kalmış onlar için. İş çılgınlık sınırını geçmiş. Dolayısıyla hakem seçimleri sorunlu burada.
Kriz yönetimi
Yöneticilik, olanı değerlendirme ve gündemin peşine düşme işi değildir. Gündemi belirleme, algıyı yönetme, çıkacak krizi tahmin etme, her türlü olasılığa hazır olma işidir. Şimdi soruyorum: MHK’nın bir kriz el kitapçığı var mı? Bizzat tüm taraflarının yanlış olduğunu açıkladığı hayati bir karar için ne yapılacağına dair elde bir metot, bir kriz yönetim şeması söz konusu mu? Herkesin hatalı olduğunu bildiği, hakemi hakemliği bırakma noktasına getiren bir karar sonrasında çıkması kesin olan yangını nasıl söndürecek MHK? Bunu biliyor mu? Bu tip bir durumda TFF/MHK gündemi izlemez. Gündemi yönetir ve belirler. Önden, erken davranır. Ve konu dünya çapında bir hakemiyse, onu korumaya çalışır. Cezalandırarak da olsa. TFF/MHK hemen akşamı tüm detaylar ortaya çıktıktan sonra medya nasıl Caner ve Veysel’e ulaştıysa, onlardan önce davranmalı konuyu açıklığa kavuşturmalıydı. Aydınus tarafından açıklama ya da özür ne yapmak gerekiyorsa hemen yapılsaydı. Yöneticilik bir koltuk sahibi olmak değildir. Oradan yönetebilmektir. Bu krizde mağdur olan Fenerbahçe dahi doğru adımlar atıp Aydınus’u korurken TFF/MHK sadece izliyor. İş, yangını çıkartmamaktır, söndüreceğim diye üztüne benzin atmak değil.
Yabancı düşmanlığı
Mesut Bakkal cuma akşamı bu ülkede son yıllarda oynanmış en iyi baskın oyunlarından birini sergiledi. Dortmundvari bir çoğalma ve akın süratiyle üst düzey futbolun en iyi örneklerinden bir oynandı sahada. Bakkal, teknik direktörlüğe başladığı dönemlere geri dönmüş gibiydi. Büyük bir umut olarak başlayıp sonra sıradanlaşmaya başlayan performansına dur dedi. Türk antrenörlüğü adına sezonun belki de en büyük sürpriziydi sahada gördüğüm. Keyif verdi. Ancak tabii insana bravo dedirtmiyorlar. Zorluyorlar. Maç zonu yaptığı ‘Yabancı hocaların yaptığını biz temizliyoruz’ açıklamasından bahsim. Eğer gerçekten enkazsa, ortada onu bırakan adamın adı var: Skibbe... Neden bunu söylemiyor. Mourinho da yabancı Wenger de... Sorun onlar değil. Sorun Skibbe’yse adını vermek bir cesarettir. Ama yabancı demek, hayır. Bu düpedüz ayrımcılıktır. Düpedüz ayıptır. Skibbe silah zoruyla gelmedi. Getiren, Bakkal’ı da getiren yönetim. Sorun varsa, sorun bu seçimi yapan. Böyle şahane bir futbol göterisi yapan hocadan insan daha başka cümleler duymak istiyor. Bu ayrımcılığı değil.