Arama

Popüler aramalar

Kavga değil akıl zamanı

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Bunlar peşinde olmamız gereken gerçekler.
Ama tabii bir de buraya nasıl geldiğimiz gerçeği var.
Mehmet Ali Aydınlar Federasyonu’nun UEFA baskısıyla Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne yollamama kararı ilk dönüm noktası. Ağustos 2011’de bu karara en net tepki Ali Koç’tan gelmişti: “Futbolcular, teknik heyet ve taraftarın isteği doğrultusunda Fenerbahçe’nin Süper Lig’de mücadele etmek istemediğini yarın Futbol Federasyonu’na ileteceğiz. Futbolcularımız, Bank Asya 1.Lig’de devam etmememizi bizden istediler. Bu talebi federasyon yetkilileriyle konuşacağız, istişare edeceğiz. Bank Asya’da devam etmeyi, bütün bu yaşananların son bulmasını istiyoruz; bunun daha doğru olacağını düşünüyoruz”
Bu aslında şu demekti:
Ortada 2 ihtimal var.
1- Ya burada bir şike var. Ceza neyse çekilmeli.
2- Ya da birçoğunun söylediği gibi büyük bir komplo var. Ve bu kurtulunması mümkün olmayan büyük bir komplo. Ki ancak tarih bunun cevaplarını bulur.
Dolayısıyla biz suçsusuz, ama madem ceza var. Bir cezadan değil, kayrılmış gözükmekten hicap duyarız.
Madem Avrupa’ya yollanmıyoruz. Alın diyetinizi, düşürün...
Benim analitik düzlemde bir gazeteci ve duygusal anlamda bir Fenerbahçeli olarak anladığım bu.
Ama bu yapılmadı. Bu hataydı.
Peş peşe hatalar yapıldı
CAS davasına girmiyorum. Herkes ne olduğunu hatırlıyor.
İkinci dönüm noktası ise Ocak 2012. Aydınlar Federasyonu, UEFA’yla pazarlık sonucu 58. maddenin değişirilmesi ve bir seferliğine puan silinmesi karşılığı küme düşmenin kalkması için Platini’yle anlaştı. Gerçek bu.
Ancak Genel Kurul ve Aziz Yıldırım bunu reddetti. Doğru bir duruştu ama kısayol, bir tür kurtuluş formülü de reddedilmiş oldu.
Yani UEFA’yla yalvar yakar yapılan anlaşma bizzat bundan yararlanacaklar tarafından reddedildi.
UEFA şoke oldu.
Üstüne Aydınlar istifa etti ve şike yapmakla suçlanan kulüplerden birinin başkanı TFF başkanı oldu.
Ve asla UEFA tarafından kabul edilmeyecek bir formülle kişiler ve kurumlar birbirinden ayrıldı.
Fotoğraf iyi değil
Çok açık söyleyeyim UEFA’dan bir kesime net posta kondu.
Suçsuzluğuna kesin olarak inanlar hiçbir anlaşmayı kabul etmez. Bu doğrudur.
İki kulüp de tüm savunmalarında yüzde 100 suçsuz olduklarını inanarak söylediler.
Ancak İsviçre’den gözüken fotoğraf gerçek öyle de böyle de olsa farklı.
1-Mahkemelerden ceza almış yöneticiler görevde
2-Onların yöneticileri ise TFF’de başkan ve yönetici oldu
3-İki kulüpten biri ekonomik kriterler ve doğru olmayan beyandan UEFA’dan men edildi. Diğeri seyircisiz maçta seyircisiz cezası aldı. Ve bir sonraki cezada 2 yıl men alacak.
4-Yasa 2 günde mecliste değişti.
5-İlk etik kurul raporu TFF ile birlikte apar topar değiştirildi.
6-Güçlü bir iç ve dış lobi bu arada hep çalıştı. Bizzat içeriden burada ciddi suçlar olduğu ve üzerinin kapatıldığı hep söylendi.
Suçluyu suçsuzu, komployu filan bir kenara bırakın.
Bu fotoğraf doğunuzda, misal Katar’da olsa siz sağlıklı bir durum olduğuna inanır mısınız?
Biliyorum, daha bir çok başka detay var.
Beklenmedik şekilde dosyanın yeniden açılması, zamanlama vs...
Verilen kararlarda kişilerle ilgili cezanın verilmesi için zamana ve ek raporlara ihtiyaç varken kulüplere ceza verilmesi. Bunlar garip hallerdir.
Ama kabul edersiniz ki fotoğraf da hiç güzel durmuyor.
Ve sıfır tolerans diyen bir örgüt için Doğu’daki bir ülkeye örnek cezalar vermek kolay ve rahatlatıcıdır.
UEFA’nın yaptığı da budur.
Şimdi bu iki kuklüp ve TFF için yapılması gereken akılla, kimseye posta koymadan savunmaya devam etmektir. Hepsi bu.
Artık kavgayı bırakmalı... Mücadele etmeli. Herkes müşteki de davalı da hakkını akılla aramalı.