Kötü yönetimlere hasret

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe’nin Avrupa macerası başlamak üzere.
Aziz Yıldırım’ın bizzat var ettiği, büyüttüğü, hayal edilmesi zor bir deve dönüşürdüğü ‘havuz’u terk edeceğini açıklayalı ise 3 gün oldu.
3 gün boyunca hemen herkes atıştı. Söylenmedik şey kalmadı. Tehditler uçuştu. Ama bu yazıyı yazmaya başladığımda TFF hâlâ ortada yoktu. Nihayet 1 aydır çıt çıkmayan TFF’den bir açıklama geldi.
Dün 16.00 itibarıyla...
TFF, Türk futbolunun üst yönetimi, çatı örgütü... Ama aslında bugün TFF çokça havuz, az milli takımdan ibaret bir bayii gibi... Maalesef iktidarını kaybetmiş bir örgütcük... An itibarıyla varlık sebebi havuzun bekaasını sağlayan bir taşeron. Sadece bu...
Bu yazıyı yazmaya başladığımda nerede bu TFF diye sormaya niyetliydim. Açıklama geldikten sonra durum daha vahim oldu. Onca mahkeme kararı, kavgalar. Geçen yıl kendi düşünerek değil sadece UEFA baskısıyla Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne göndermeme kararı vs.İsimler değişse de TFF aslında aynıdır.
Geleneksel ve normal olarak hakem kararlarının eleştirilmesine bile tepki koyan, ceza veren TFF, kendi varlığını kökünden sarsmaya yönelik bir açıklama gelene kadar 1 yıldır devam eden kavgaya ses çıkarmadan öylece baktı. Ve dün belki de zorla cılız ve kısıtlı ses çıkarabildi sadece. “Havuzu hukuken dağıtamazsınız.”
Havuzun 400 milyon dolarlık bir deve dönüşeceğini bir yıl önce söyleyen - itiraf ediyorum bizim inanmadığımız - Aziz Yıldırım bunu bilmiyor olabilir mi?
Daha doğrusu bu açıklama havuzu dağıtma açıklaması olabilir mi? Bu açıklama bir meydan okumadır.
Toptan bir meydan okuma. Doğru ya da yanlış önemli değil, sert bir meydan okuma. Ama TFF sadece kontrat hatırlatabiliyor. Böyle bir iktidar olur mu?
Bir an için kavgayı bırakın ve düşünün...
Hangi tarafta olursanız olun, kimi haklı bulursanız bulun.
Fenerbahçeli, Galatasaraylı ya da Trabzonsporlu olun, bunun normal olduğunu söyleyebilir misiniz?
Türk futbolu, yıllarca kendisini kötü yönetenlerin kurbanı oldu.
Ne vahim ki, artık kötü yönetimlere bile hasretiz.
İrrasyonel girdap
Taraftarlık irrasyonel bir haldir. Eylemler itibarıyle. Hiç tanımadığınız insanlara düşmanlık besler, hiç tanımadığınız, yanyana gelmediğiniz insanlarla birlikte sevinirsiniz.
Türkiye’de temel itibarıyla durum daha da irrasyoneldir. Aynı evden iki ezeli rakibe gönül vermiş iki kardeş çıkar aynı maça gider birbirlerine küfreder, hiç tanımadığı insanlarla kolkola....
Çünkü takım tutmanın irrasyonel de olsa gerçek bir sebebi yoktur sıradan taraftar için. Sadece öyledir işte...
İlk tanıştığın adama önce nereli olduğunu sorarsın. “İstanbul” derse inanmayıp, yadırgayıp “aslen nerelisin?” diye sorarsın bu kez. (Nevşehir filan cevabını alınca duruyoruz neyse ki! Horasan’a Semerkant’a kadar sormaya devam etmiyoruz...)
Öte yandan hayatında hiç İstanbul’u görmemiş birine hangi takımı tutuyorsun diye sorduğunda aldığın Fenerbahçe/Galatasaray/Beşiktaş yanıtını hiç yadırgamazsın.
Durum tamamen irrasyoneldir.
Kötü değildir. Farklıdır. Özeldir. Belki de bir zenginliktir ve renktir. Ama kabul edelim ki durum toptan, kökten irrasyoneldir.
Bu dünyada gerçek ve temelli olan tek şey sonuçtur. Ya da öyleydi demeli...
Şampiyon olursun, maç kazanırsın, kaybedersin. Elle tutulur bir şey olur nihayet. Ya da olurdu demeli... Çünkü korkum bunun da kaybolmaya başlaması. Sonuçları, şampiyonlukları, kararları külliyen yok sayan, hep kendisini haklı ve galip gören bir taraftar yapısı oluşuyor.
Kuşkusuz “Almanlar yenik sayılınca biz de yenik sayıldık” mottosuyla yetiştirilmiş jenerasyonlar için bu çok da beklenmedik olmasa gerek. Ya da tarihte meydana gelmiş hiç bir felaket ya da yenilgiyi üstlenmeyen bir kültür için. 1071’den bu yana hiç hata yapmamış, hiç yanlış yola sapmamış, hiç kaybetmemiş, hiç kimsenin kalbini kırmamış olduğumuza inandırılarak büyütüldük.
Türkiye’de ırkçılık olmaz. Türk insanı öyle şey yapmaz vs.
Bügün futbolda geldiğimiz noktada herkesin diğerine söylediğinde de farklı bir durum yok. Asla yanlış yapmamışların ülkesinde, bazıları diğerlerinin futbolda hep hata yaptığını söylüyor. Diğerleri kabul etmiyor. “Asıl siz yaptınız” diyor.
Kendisi gibi davrananı anlamıyor kimse.
Çünkü aslında gerçek bir tavır değil ne kendisininki, ne karşısındakininki...
Taraftarlık güzeldir. İnsanların hayale, irrasyonel davranmaya da ihtiyacı vardır kuşkusuz.
Ancak herşeyin irrasyonel olduğu bir dünya da yaşayamaz.
Şunu bilmeli dostlar. Biz futbol dünyası olarak ya artık gerçeğe döneceğiz ya da yok olup bu gidişle...