Arama

Popüler aramalar

Mitoman futbol

Abone OlGoogle News

80’lerin sonunda kendi zirvesini bulan milli takımın oyuncuları en az 2000-2002’de tepeye çıkan altın jenerasyon kadar iyiydi.

Haberin Devamı

Engin, Gökhan, Cüneyt, Semih, İsmail, Uğur, Mustafa Yücedağ, Oğuz, Ünal, Metin-Ali-Feyyaz, Tanju, Rıdvan ve daha niceleri...

O takım gerçekten olağanüstü yeteneklerden oluşuyordu...

Hepimiz bunu biliyorduk ve bu bizim jenerasyon için çok can sıkıcı bir durumdu.

Çünkü o yetenekli takım dahi uluslararası arenada silik kalıyordu.

* * *

Anlayamıyorduk. Diğer ülkelerden oyuncuları ‘yaratık’ gibi görüyorduk.

SSCB’yi yenmek bir yana kaleye gidemiyorduk. İngiltere ceza sahasına girince bayram ediyorduk.

Bu durumu hep yetenek farkıyla açıklamaya çalışıyorduk, ama bu doğru olamazdı. 70 milyonluk ülkenin en iyileri bir diğer benzer nüfustan gelen 11’den yetenek olarak bu kadar geride olamazdı. Aynı türden ve yakın ırklardan canlılar arasında istatistiksel olarak böyle bir yetenek farkı olması mümkün değildir.

* * *

Peki bu fark nasıl oluşuyordu?

Bir dolu cevabımız vardı, ama hiçbiri Metin Tekin’in yıllar sonra verdiği kadar açıklayıcı ve basit değil.

Haberin Devamı

Metin, büyük bir açık yüreklilikle şunu söylüyor şimdilerde:

“Biz yetenekliydik, ama futbolu hiç bilmezdik...”

Ona kalırsa taktik bilgi olarak zayıf bile değillerdi. Pozisyon bilgisi açısından yerlerdeydiler.

Anlattıklarından anlaşılan tamamen ‘doğaçlama bir futbol’ oynadıklarıydı.

İyi eğitememiştik bu yetenekleri...

* * *

Oysa biz cevabı başka yerlerde arıyorduk. Klişelerle...

Mesela:

“Yeter ki ilk 20 dakikada gol yemeyelim...”

Defalarca ilk 20 dakika gol yemedik...

Ama bu bizi hiç kurtarmadı...

Futbolu bilmiyorsan 20’inci dakikadan sonra öğrenemezsin, ya da rakip 20. dakikada birden unutmaz...

* * *

Daha önce de yazdığım bir alıntıyla anlatmak gerekirse...

Altın jenerasyonun altın forveti Hakan Şükür kariyerinin en iyi dönemlerinden birinde kontrol için İsviçre’de bir doktora gider. Bu işin ünlülerinden biri olan Dr. Bühllman’a...? Bir makinenin üzerine çıkartır Hakan’ı... Adale yapısını test etmek için!? Sporculuğu döneminde kendisine en iyi bakan oyunculardan biri olan Şükür’e Bühllmann şunu söyler:

“Siz Türk sporcuları sadece gördüğünüz adaleyi çalıştırıyorsunuz. Halbuki vücudu sadece bunlar taşımıyor...”

Zira, Türkiye standartlarında mükemmel atlet diyebileceğimiz Hakan’ın bile vücudunun arka tarafındaki adaleler bu seviye için en ideal durumda değildir. Hakan çalışmadığından değil. Bunun yeterli ve doğru olmamasından, altyapıdan itibaren önemsenmemesinden.

* * *

Şike bulutları bize içinde bulunduğumuz bu durumu unutturmamalı.

Hatta içinde debelendiğimiz şike sarmalının sebebinin de kendi hakkımızda söylediğimiz yalanlar ve tespitlerimizin yanlışlığı olduğunu bilmeliyiz.

Reddedişlerimiz, inkârlarımız, klişelerimiz...

* * *

Kemal Kapulluğlu’nun tespitinde de bunu görüyorsunuz...

Özetle şöyle diyor:

“Bu kadar ağır cezaları yasalara koymamızın sebebi, kendimize söylediğimiz ve sonrasında da inanmaya başladığımız yalanlar.

‘Bizde şike yok’ dediğimiz için minimum ceza 5 yıl hapis.

Bu orantısızlığa imza atıyoruz, çünkü bizde şike olmadığına kendimizi inandırmışız.

Haberin Devamı

Nasıl olsa kimsenin yargılanmayacağı bir suça ne ceza yazdığınızın ne önemi var ki...”

İşte sorun budur.

Hep birlikte yalan söylüyor ve hep birlikte inanıyoruz.

Daimi ikinci

Dünya Kupası’nda 3. olduktan sonra Avrupa Şampiyonası’na, Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynadıktan sonra Dünya Kupası’na gidemiyorsanız, bunun bir sebebi vardır.

Tesadüf değildir.

Eğer hiçbir zaman en büyük başarılarınızda bile hiçbir grupta birinci olamadınızsa, bu da tesadüf olamaz.
96’da İsviçre’nin, 2000’de Almanya’nın, 2002’de İsveç’in, 2008’de Yunanistan’ın arkasında 2. olarak büyük turnuvalara gidebildik. Turnuvalarda da, 2000’de İtalya’nın, 2002’de Brezilya’nın, 2008’de Portekiz’in ardından gruptan çıktık.

Bu Hollanda’nın önünde lider çıkarsak, bu bizim gerçekten ‘krizsever’ olduğumuz dışında bir şey göstermez.

Skandallar ve zaferler

İtalya, tarihin en büyük şike skandallarından birinin ardından 82’de İspanya’da Dünya Kupası’nı kazanmıştı.

2006’da daha büyük bir skandalın ardından bu kez Almanya’da kupayı kaldırdılar.

82’de kupa devam ederken medya oyuncuların homoseksüel olduklarını yazarak ortalığı iyice karıştırmıştı.
2006’da Lippi’nin, menacer olan oğlunun oyuncularını milli takıma öncelikli olarak çağırdığını söylerek işi kızıştırdılar...

Krizden başarı çıkarmaksa, İtalyanlar da en az bizim kadar başarılı.

Biz de Dünya Kupası Yarı Finali’ni ‘kıskananlar çatlasın’ diye şarkı söyleyerek kutlamış bir ulusuz. ‘İçimizdeki İrlandalılar’, ‘basına hareket çeken kaptanlar’ vs. bunlar tarihimizin skandalları olduğu kadar başarılarımızın da motifleri.

Haberin Devamı

Bu şike krizi sonunda 2012 ve 2014’te zaferler gelirse şaşırmam...

Mağduriyet edebiyatı

Bir suç hayatta yaptığınız tüm doğruları götürür mü?

Ya da tersinden bakalım:

Bir mağduriyetiniz yaptığınız tüm yıkıcı hataları temizler mi?

Medyada, yönetimde, sahada hepimiz kimin neyi ne kadar doğru yaptığını, neyi hak ettiğini biliyoruz.

Kimse başkasının acısından zafer çıkarmasın.

Yoksa şikayet ettiklerinizden farkınız kalmaz...