Müşteri daima haklıdır

Haberin Devamı ›
Trabzonspor’un taraftarına yaptığı sukunet çağrısını tekrar tekrar okumak lazım. Özellikle de şu cümleyi: savcılık ve mahkeme boyutunda cereyan eden gelişmeler, sonuçları itibariyle üzerinde yorum yapılamayacak kadar hassas bir içerikte sürmektedir”
Durumu daha iyi anlatmak mümkün değil...
Dolayısıyla bizim açımızdan meslek neredeyse yapılamaz halde.
Çünkü mevzu, spor kamuoyunu da aşıp ülke genelinde ilk sıraya yerleşmişken başka bir şeyden bahsetmek sözkonusu değil.
Ve avukatlar dahi gizlilik kararı nedeniyle konuşamazken dava ya da soruşturmanın içeriğiyle ilgili yorum yapmak olanaksız.
Tam bir çıkmazdayız...
Tabii içinde bulunduğumuz bu halin herkesi nasıl etkilediğini konuşmak da bir gereklilik.
Öncelikle seyirci, taraftar, ya da müşteriyi...
Bugün isyan eden, yollarda yürüyen, tepki koyan ve öfkelenenlere sadece taraftar olarak bakamayız.
Sadece öyle olsa “yapmayın, etmeyin” demek mümkün olabilirdi.
Ama onlar sadece taraftar değil.
Onlar Avrupa’nın maç başına en yüksek dekoder ücreti ödeyen müşterileri...
Onlar Avrupa’nın, oynanan oyun, kazanılan uluslararası başarı oranına bakıldığında maç biletine en çok para veren seyircileri,
Onlar, “hadi forma alın, kulübe destek verin” dendiğinde hiç düşünmeden harcayanlar. Hiç hesap kitap yapmadan...
Onlar neredeyse bütün Avrupa gündüz maç seyrederken gece 2’de evde olmak pahasına şehrin bir ucundan diğerine giden seyirciler.
Hem de pazar günü. Yani sabah erkenden aynı mesafeyi iş ya da okul için gidecekken.
Onların ceplerindeki bozuklukları kapıda toplarken kimse eve dönecek paraları var mı diye de sormuyor.
Şimdi bu eziyeti çeken adama, “O sevindiğin maçlar var ya! İşte onların hepsi yalandı” deyiveriyoruz.
Bilmek gerekir ki,
O, yolda yürüyen adamların çoğu sadece taraftar değildir.
Onlar aynı zamanda,
Ne kadar kötü mal satarsan sat,
Ne kadar kötü davranırsan davran, seni terketmeyen sadık müşteriler.
Bu malı satıp şimdi de onlara enayi muamelesi yapınca insanlar kızabiliyorlar.
Doğal olarak.
Bunu anlamak zor olmamalı...
Medya ne ister?
Peki ya medya, gazeteciler, muhabirler, kameramanlar, yazıp çizenler...
Ama gerçekten medya mensubu olanlardan bahsediyorum, yanlış anlaşılmasın...
Onların durumu ne?
Eğer gerçekten bunca maç manipule edildiyse,
Eğer söylenenler doğruysa.
Eğer bu sistem gerçekten bu kadar kirliyse,
Bu sektör kendisini kolay kolay toparlayamaz.
Bu kuşkusuz, tüm taraftarları etkiler, üzer, yıkar...
Ama medyayı sadece üzmez.
Medya çalışanları ekmeklerini de kaybeder.
Sektör dağılır. Pazar küçülür.
Bir haftadır, borsada düşen sadece Fenebahçe’nin değeri değildir.
O taşı yiyen kameramanın maaşıdır aynı zamanda.
Yani ekmek parası...
Çünkü bunlar doğruysa,
Sponsorlar çekilir,
Çünkü reklamverenler azalır,
Çünkü TV’ler seyredilmez, gazateler satılmaz olur.
Ve gazete, dolayısıyla gazeteci kaybeder.
Ve yine dolayısıyla hiçbir medya mensubu bu olup bitenler gerçek olsun, hiç ama hiç istemez.
Emin olun...
Ligi oynatmak
Bu yazı yazılırken TFF’nin ne karar vereceği, Avrupa’ya kimin gideceği vs. konusundan henüz bir ipucu yoktu.
Çok zor bir karar eşiğindeler. Yerlerinde olmak istemezdim doğrusu.
Ancak verilmesi gereken bir karar var.
Bugünkü kamuoyu moraliyle, maneviyatıyla yeni sezona başlamak olanaksız.
Bugün ülkenin içinde bulunduğu ruh haliyle maç oynanamaz.
Hiçbir günahı olmayan oyunculara, hiçbir günahı olmayan hakemlere ve güvenlik kuvvetlerine böyle bir yük bindiremeyiz.
Lig durmalı!
Sağlıklı bir karar verecek duruma gelene kadar, asla maç oynanmamalı.
Eğer tutukevi önünde bile kavga edecek kadar şirazemiz kaydıysa, statlarda neler olabilir, düşünmek dahi istemiyorum...
Ben demiştimciler
En şaşırdığım, inanamadığımsa ‘ben demiştim’ciler!
Yani bütün sezon boyunca, pardon hemen her sezon “bu lig kirli” deyip, şimdi de “Ben demiştim” diyenler...
Bu lige, büyük kulüplere, onları yönetenlere güvenenlere enayi muamelesi yapanlar.
Her yıl ama her yıl Türkiye’de lig kirli her şey hastalıklı diyerek yaşayanlar...
Ortaya hiçbir şey koymadan sadece komplo teorisi üreterek hayatını sürdürenler şimdi “biz haklıyız gördünüz mü?” diye ortalıkta dolaşıyor.
Hayır sen haklı değilsin! Sen komplo teorileriyle beslenen bir tür canlısın...
Sen düzen düzelsin diye o teorileri anlatmadın...
Senin varlık sebebin o teorileri üretmek.
Sen her şey düzelsin istiyor değilsin.
Tam tersi, sen pus, sis istiyorsun.
Çünkü aksi taktirde yaşayamazsın...
***
Bakın!
Diyelim ki en kötüsü oldu ve adı geçen herkes suçlu ve hüküm giydiler...
Yine de bu sisteme, kulüplere, onları yönetenlere güvenen bizler doğruyuz.
Çünkü esas olan güvendir.
Eğer güvendiklerimiz bu güveni kötüye kullandıysa hata onlarındır. Bizim değil...
Ve hiçbir sistem, “suç sabit olmadan suçlu yaratarak” ayakta kalamaz.
Hele de bu ben demiştimcilerin dediği gibi daha ortada hiçbir kanıt yokken sürekli komplo teorisi üreterek ilerleyemez.
Eğer gerçekten komplo varsa, suç varsa, kanıtlar ortaya konur, ceza kesilir ve toplum yüzyıllık kurumlarıyla birlikte yine yoluna devam eder.
Hepsi bu!
Ama biliyoruz komplo olsa da olmasa da bazıları her zaman bunları anlatmaya devam edecek...
Ben bu ülkenin kurumlarına güvenmeye devam edeceğim.
Enayi olmayı, ben demiştimci olmaya tercih ediyorum...
Maç görüntüleri ne olacak?
Gizlilik kararı kalktığında maç görüntüleri de delil olarak kamuoyunun önüne gelecek. Peki bunları yayınlama hakkının sadece Lig TV ve TRT’te olması bir sorun yaratmayacak mı?
Dava konusu olan maçların görüntülerini sadece yayıncıların yayınlayabiliyor olması hukuki açıdan bir sorun yaratmaz mı?
Bu maçların 90 dakikasını yayınlamak isteyen bir kanal bunu yapabilir mi?
Yaparsa ne olur?
Eğer bir şey olmazsa sadece önüzümüdeki yılın değil, geçen yılın faturalarından bir iade sözkonusu olabilir mi?
Durum her halükarda karışık...